Ya adam gibi birlikler oluşturacağız ya da...
İbrahim Hakkı Gündoğdu

Ya adam gibi birlikler oluşturacağız ya da...

Advert

‘Hiç ders alınsaydı tarih tekerrür eder miydi?.’ Bence işte tam tamına bu noktadayız…
Birinci yapacağımız iş: hızlı bir şekilde sağlıklı olarak geçmişi en doğru inceleyip ders almamız.
Ancak böyle bir derinlikle geleceğimizi en iyi yorumlayabiliriz...
İkincisi ise hafızamızı bu manada kuvvetlendirmemiz: kendimizi, bölgemizi, dinimizi ve tüm yöre olarak törelerimizi iyi inceleyip bütünleştirmeye çalışmamız...
Üçüncüsü de (mümkün olduğu kadar) şu Batılıları işimize karıştırmamamız…

Hızlı ve sağlıklı bir şekilde birlik-beraberlikle ilgili oluşturabileceğimiz uluslar arası ekonomik, sosyal ve siyasi kurumları yeniden ele alarak her birinin daha güçlü hale gelmesini sağlamak ilk başlayacağımız nokta olmalı.

Bugün var olup ‘Birlikler Bataklığı’ halinde duran âtıl vaziyetteki oluşumların bölge insanımıza moral yerine umutsuzluk aşıladığı da bir gerçek...
Emperyal güçler ne kurdularsa başarılı oldular, “biz” ise ne kurduysak ya sözde kaldı, ya da söndü gitti.
Onların: ABD’si, NATO’su, BM’si, AB’si etkindir ve dimdik ayaktadırlar da…
Ya bizim kurduğumuz birlikler!?.
Nice umutlarla kurulan: Balkan Antantı, Sadabat Paktı, Cento, Bağdat Paktı’nı hatırlayın... Şu anda her birinin yerlerinde yeller esiyor.  Yine mesela: KEİB(Karadeniz Ekonomi İşbirliği), İKÖ(İslam Konferansı Örgütü), ECO( Türkiye’den Pakistan’a uzanan ekonomik birlik),
D-8’ vb’ler can çekişiyor…


Artık bugüne kadarki tüm hatalarımız bize ders olarak geri dönmeli ve bu minval üzere bu birliklerden hangisi uygun görülüyorsa yeniden ele alınıp mükemmelleştirilerek sahneye konulmalıdır.
Bunu: bölgeyi, dünyayı ve geleceği iyi anlayıp yorumlayabilen samimi önderler belirleyebilir ancak. Aslında birlikte hareket edilebilse o önderlerin içimizde olduğunu düşünüyorum.

Birlikler oluşturulurken: hiçbir zaman etnik yapıya ve mezhep farklılıklarına bakılmamalı, bölgedeki tüm devletler mümkün olduğu kadar bu birliğin içine alınmalı...
Bu birkaç devletin ekonomi birliği ile rahat başlayıp ardından mükemmelleşebilir. Atalarımız der ya: “kervan yolda dizilir.” Öyle yapmalıyız.


Böyle bir çalışmada: Sovyetler Birliği, ABD, Avrupa Birliği örneklerinden rahatlıkla ders çıkarılabilinir. Onların başardıkları güzellikleri örnek alarak ve düştükleri yanılgılardan kaçınılarak, inancımızın bize getirdiği üstünlükleri de bu işe katarak kucaklayıcı ve adil birlikler oluşturabiliriz.
 

 

İslam coğrafyasında bulunan bugünkü yöneticilerin vebali belki de ‘tarihi kucaklayacak kadar’ çoktur. Çünkü bu dönem olağanüstü bir çağ yaşanmaktadır... Bir şey iyi bilinmelidir ki: Birinci ve İkinci Dünya Savaşından sonra insanlığın en acımasız ve tehlikeli zamanlardan geçmekteyiz. Aslında dünya savaşlarını aratmayacak adı konulmamış kavi ve vicdansız bir mücadeleler yaşıyoruz.

Devamlı vurguladığımız gibi bu mücadelenin sürekli ve geniş alanı Türkiye merkezli bölgedir.
Bir taraftan Türkiye’nin ‘bölgesel güç’ olması istenirken, diğer taraftan kontrolsüz güç güç değildir düsturu ile bu gücün noksansız ve tamamen kontrol altına alınması için her türlü plan yapılmaktadır.

İşte asıl işler burada kızışmaktadır. Çünkü Batı’ya göre: dikkatli davranılmazsa Türkiye çok hızlı bir şekilde önü alınamaz olarak büyüyebilecek bir kabiliyete sahiptir. Konumu, gücü, tarihi derinliği, Türk ve İslam dünyasındaki lider duruşu ve daha birçok özelliği bu kazanımı sağlayabilecek konumdadır.

Ta, doksanlı yıllardan bu yana tevekkeli ‘Adriyatik’ten Çin Seddi’ne’ laf olsun diye denilmiyor. Batı’nın gözünde aslında iş bu kadarla da kalmıyor. Bu Türkiye, sadece Türk dünyasını değil, İslam dünyasını da birleştirebilir. Hatta çağımızdaki gücü Osmanlı internantını bile aşabilir durumdadır. Hep bunlar düşünülüp yorumlanıyor ve tüm bunlar da Batı’nın uykusunu iyice kaçırıyor.

Bütün bunlar hayal midir veya çok mu abartılmaktadır?
Toplumlar önce hayal kurabilmeli tabii.. Ama bilinsin ki bu hayal de olsa gerçeğe en yakın hayallerden biridir. Batı bütün planını işte bizim hayal dediğimiz bu gerçek üzerine kurmaktadır.
Biz de planımızı bu minval üzerine yapmalıyız.
Yoksa dönem Türkiye için ‘ne ol ne öl’ dönemi değil, ‘ya ol, ya öl’ dönemidir. Eğer bin yılda bir önümüze çıkan fırsatları iyi değerlendirip ‘ol’amazsak, o zaman ‘öl’ümümüz yaklaşmış demektir.
Bu da çok iyi bilinip ona göre planlar ve projeler oluşturulmalıdır.

Aslında her şey hazırdır… En hazır olanı da millettir.  Topyekün ayaktadır ve sapına kadar hazırdır.    

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg