Sen ey doyumsuz insan
İbrahim Hakkı Gündoğdu

Sen ey doyumsuz insan

Advert

Doğa diyor ki:
-Şu insanların elinde oyuncak oldum. Alev ateş yakıldım, tarumar oldum…
Deniz diyor ki:
-Niçin evet niçin hem balığımızı yerler hem de tüm pisliklerini bize boşatırlar, ne kadar nankör ve kötüler…
Köpek de diyor ki:
-Köpeğim ama şu maskara insanların elinde iyice maymuna döndüm…
Ağaçlar hunharca kesiliyor, ormanlar yakılıyor… Çiçekler hayata daha bir şey diyemeden koparılıyor…

Düşünün hiçbir canlı kendi soyundan birini öldürmez ama insan sadece ağacı kesmiyor ki kendi soyundan çoluk çocuk, ana baba ne varsa kesip doğruyor…

Ne yapacağız da nasıl kurtaracağız bu insanlığı?..
Yoksa umutsuz bir vaka mı insan?..
Şöyle bakarsak gerçekten umutsuz vaka:
Düşünün yüce Yaradan’ımız insana cenneti bahşediyor. Cennette belki de trilyonlarca meyve sunuyor ve diyor ki: “Şu trilyonlarca meyveden yiyin, gezin tozun ve yine keyifle yiyin… Lakin sadece bir tek şu meyveden sakın yemeyin…”
Bunu diyor ya… Demez olaydı…
Havva ve Adem o meyveye kafayı takıyor…
Adem’in içinde fırtınalar: niçin bundan yeme dedi…
Havva her şeyi açık ediyor zaten: Hadi yiyelim, hadi yiyelim…
Adem’in içi içini yiyor, Havva da dırdırıyla kafasının etini…
Nihayetinde pes ediyor Adem, uyuyor Havva’ya, giriyor havaya ve yiyor o yasak meyveden…
Yediği an zaten kendini hemen dünyada buluyor…
İhtişam yüklü bir mekândan çile deryası bir diyara…

İnsanın söz dinlemezliği de böylece başlamış oluyor…
Seni çok iyi tanıyorum ey insan sakın bana hava atmaya kalkma…
Ben seni iyi tanıyorum: O kadar muhteşem bir cennet verdiği halde Yaradan, sen o cennetten kovulmuş peygamberin torunu değil misin?..

Bitmedi tabii… Hata bir değil ki bitsin…
O gün koca dünyada aslında insan kıtlığı var…
Düşünün, dünyada sadece üç beş insan var…
Onlardan ikisi de: Habil ile Kabil…
Ancak üç- beş kişinin olduğu koca dünyaya yine de sığmıyorlar ya insan:
Habil’i öldürüyor Kabil…
Tüm bunları görünce bundan sonrasının yaşantısında başka ne denir ki insana…
O gün bugün kötü hırslar, çatışmalar, sömürüler, savaşlar, katliamlar ve daha niceleri…

Bu hep böyle gelmiş diye böyle gitmemeli…
Gidemez de…
Çünkü: “deniz bitti…”
Sadece deniz mi bitti ki: dağ, ova, bağ bahçe, hava, su, nefes hepsi bitti…
Eğer bunun idrakinde olmazsa insan kendi ocağını kendi söndürecektir…
Kendi kıyametine doğru daha hızlı yürüyecektir…

Aslında kurtuluşu çok basit: Hak üzere aşkla yürümek…
Kardeşliği, sevgiyi, paylaşımı, insan ve doğa faydasına olan üretimi, adaleti yaygınlaştırması yeterli olacaktır…
Bunun için: kin, nefret, garaz, intikam, kötü hırs, kıskançlık, gıybet gibi insana hiç yakışmayan tavırları terk etmesi yeterli olacaktır…
Herkes ipin ucundan tutarsa bu iş çok basit olacaktır…
Lakin insanı iyi tanıdıkça, umudu kesip diyoruz ki: Yooo olamayacaktır…
Ama kalbimiz ve aklımız var, buluşturup bu kez de diyoruz ki: eveeet, başaracağız…
Hadi bakalım o zaman: sevgi ve gayretle iş başına…  

 

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg