Kızılelma...
İbrahim Hakkı Gündoğdu

Kızılelma...

Advert

Osmanlı’nın kızıl elması dört yöne yürüyemedi.

Türk’ün kızıl elması genelde hep batıya diye bilinir. “Güneşin doğduğu yerden battığı yere” diye de kurgulanır.
Lâkin, Türk’ün kızıl elması dünyanın durumuna ve şartlara göre değişebilir. Dört yöne de yürüyebilir…

Kızılelmanın Çin’e bayrak açtığı zamanlar hiç de az değil. Demek ki o dönemde kızıl elma doğuya doğruydu. Ya Hindistan’a doğru uzayan kutlu seferler… Onlar da unutulmamalı.
Batı’ya kızıl elma iki yoldan oldu: Hazar Denizinin kuzeyinden ve güneyinden.
Kuzeyinden: Peçenekler, Kumanlar, Kıpçaklar, Avarlar, Hunlar yürüdü… Yüzyıllar sürdü bu yürüyüş… Avrupa “Kavimler Göçü”ne mecbur kaldı.

Hazar Denizinin Güneyinden gidenler İslam’ı kabullenerek yürüdü. Öncelik kızıl elma İran’dı, sonra Suriye oldu. Mısır oldu sonra… Ve Anadolu... Sonra Balkanlara doğru uzandı bu kutlu kızıl elma…
Tam bin (1000) yıl sonra Attila’nın kızılelması ile Fatih’in kızıl elması buluştu. Batı, çıldırmış gibiydi. Çok çaresiz kaldı. Boyun eğdi. Kızıl Elma Roma’ya ve Viyana’ya yürüyordu. Kendini iki ateş arasında bir kıskaçta hissediyordu. Zira İspanya’da hala Endülüslü Müslümanlar vardı. Ya onlar da yeniden ayağa kalkarlarsa...

İşte bu durumda Avrupalı yana yana çare aradı. Bir taraftan acilen Endülüs Müslümanlarını katlederek kovmaya başladı. Bir taraftan da coğrafi keşiflerle yeni yollarla Hindistan’a varmaya çalıştı. Çünkü kurtuluşları ancak Hindistan zenginliklerini almakla mümkün olacaktı.

Onlar denizcilikle yeni yollar ararken Osmanlı Hem Avrupa’yı, hem de tüm Akdeniz’i fethediyordu. Kızılelma yüzyıllarca böyle yürüdü.
1750’li yıllar sonrası maalesef kutsal kızılelmayı çürütme dönemiydi.
Sonra kızılelma daraldı: ‘Bağımsız bir devlet kurabilsek yetecek’ noktasına dönüştü.

Şimdi:
Kızıl elmayı yeniden büyütme ve yüceltme dönemi başladı. 
Peki bu dönemin kızıl elması ne olmalı?.
Bu dönemin kızılelmasını dört konumda incelemek gerek:

İlki: Nato ve Avrupa Birliği içinden Batıya ve Doğu’ya Türk ve İslam dünyasına yürüyebilme dönemi.
Bizim önemli kızılelmamız olan Batı’ya yürüyüşümüz kıyamete kadar devam edecektir çünkü.
Bunu yaparken Türk dünyası ile birlikteliğimizi hızla geliştirmek de şiarımız olmalıdır. Bu birlikteliğe Rusya ve İran’ı da ekleyerek çağdaş bir kızılelme üretebiliriz. Bu da ikincisidir.
Doğu ve güney yönümüzdeki İslam ülkeleri ile de birliktelikler oluşturup kızılelmanın üçüncüsünü gerçekleştirmeliyiz.
Dördüncüsü ise: mazlum milletlerin dayanışması ve birliğidir.

Bunlar hiç hayal değildir. Bunları da ancak Türkiye merkezli bir devlet başarabilir. Bunu bizden başkası yapamaz ancak biz bu yapabilirliği iyi bilip, iyi anlatmalıyız.

Bunları nasıl gerçekleştirebiliriz?.

Bu tamamen Türk insanının yetişme kalitesi ile ilgilidir.

Bir gerçek ki İslam ülkelerinin üretim bilinciyle, konumuyla, kalifiye nüfusuyla en gelişmişi Türkiye’dir.

İnsanımızı çok hızlı yetiştirmemiz istisnasız her insanımızı kalifiye eleman yaparak bilincimizi ve üretimimizi % de yüze çıkarmaya çalışmamız bizi seven devletlere de çok fayda sağlayacaktır. 

Eşitlik şartlarına riayet ederek, geçmişte kurulan birliklerden de örnekler alarak yeni ve daha mükemmel birlikler oluşturmalıyız.

Bir taraftan AB’ye girme çalışmalarımız samimiyetle devam ederken, diğer taraftan Türk dünyası ve Rusya ile bir birlik oluşturma gayretini hafife almamalıyız. Ayrıca tüm İslam ülkelerini içine alabilecek başka bir birlik de kurma planları içinde olmalıyız.
Bu iki yeni birlik işe başlarken tümünü kapsar nitelikte olmayabilir. Öncelik ilk gönüllülerle başlanmalı… Ardından sağlıklı bir altyapıdan sonra genişleme çalışmalarına yürümeli...

İsimlendirilmesi gerekirse: ekonomik birliktelikler, siyasi birliktelikler, sanayi, tarım, hayvancılık, kültür, eğitim birliktelikleri şeklinde işe başlanabilir.

Evet, çağımızdaki kızılelma demek ki dört yöne büyüyebilecek bir kabiliyettedir ve Türkiye merkezli büyüme iyi planlanırsa çok rahat gerçekleştirilebilecektir

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg