Her
İbrahim Hakkı Gündoğdu

Her "anayasa" dendiğinde çok korkuyorum

Advert

Neden mi, korkuyorum: tarihin derinliklerini çok iyi bildiğimden!..
Anayasa, demekle Batılıların bize ne dayatmak istediklerini iyi anladığımdan…
Anayasa, kelimesinin bir tehdit olduğunu idrak ettiğimden…
Bu emperyalist zalimlerin hiçbir zaman bize iyi rüya görmeyeceklerini belgelediğimden…
Onlarca kez “Anayasa Çalıştayları” yapıldığı halde hiçbirinin samimi olmadığını tespit ettiğimden…
En az 2000 yıllık bir demokrasi serüveninde bir arpa boyu yol alamayıp Türk’ün yüce Töresi’nin bir adım geçilmediğini gördüğümden…
“Anayasa- babayasa” diye haykıranların zerre samimi olmadıklarını bugüne kadar yaptıklarına bakarak yorumladığımdan…
Ben korku nedir bilmem ama evet, gerçekten “anayasa” denince milletim adına çok korkuyorum…

Bakın anlatayım:
Batı, “ben seni sömüreceğim” diyerek gelmez ki… Albenilerle, reklamlarla, algı yönetimleriyle, süslü sözlerle seni evirir çevirir, kıvamına getirir ve acımasızca sömürür… Öyle sömürür ki sen bundan zevk bile alırsın… “Yav, ne güzel sömürüyor be, hiç de acıtmıyor,” dersin…
Abarttığımı sanmayın, tam buradayız işte…

Siz bilirsiniz de biz yine de uyaralım…
Çok örnekler veririz çok da… Çok gerilere gitmeyelim…
Bir kez iyi bilin ki: Batı’dan gelen ne varsa sömürü için vardır…
Bilimi bile sömürü için kullandılar yüzyıllarca…
Demokrasi, insan hakları gibi kavramları da bize son 200 yıldır dayadılar ve hep bu kavramlar üzerinden tüm geri kalmış milletleri sömürdüler… Sömüremediklerini “demokrasi” adına katlettiler. Daha ileri gidip “insan hakları” adına soykırımlar yaptılar…
Üstelik kafataslarını Avrupa’ya taşıyıp -utanmadan- bir de müze kurup para ile giriş sonucu atalarının kafa taslarını geri kalmış aptallara seyrettirdiler…
Buna bir de bilim kisvesi uydurdular… O mazlumların halâ sömürülen aptalları da tüm bunları hayranlıkla seyrettiler:
“Atalarımızı ne güzel öldürmüşler, bak bak kafataslarını bile saklamışlar” dercesine…

Eeee… Biz şimdi ne yapalım, bu aptalları üzmemek, uyandırmamak için susalım, öyle mi?..

Başkalarını bilmem ama milletimi iyice sarsarak uyandırmak zorundayım:
Batılı emperyalistler dünyayı sömürmeyi kafaya koymuşlardı.
Tek engel olarak da Osmanlıyı görüyorlardı.
Tüm dünyanın acımasızca sömürülmesi için Osmanlının yıkılması gerekiyordu…
Bir taraftan saldırarak, savaşlarla bunu başarmak istiyorlar bir taraftan da yıkılışın hızlanması için sosyal değerleri dejenere ederek her yolu deniyorlardı.
“Demokrasi” de böyle bir ortamda ülkemizin sınırlarına dayandı.
Öyle süsledi püslediler ki: Demokrasiyi ülkemize alsak bizi parçalayacaklar, almasak adımız diktatöre, zalime çıkacak noktasına geldi…
Deneyelim dedik, dayanamadık aldık… Tarih 1876… 1. Meşrutiyet… Kanun-i Esasi…
Esaslı kanunlar yani…
Osmanlı cihana 500 yıl hükmetmiş, adaletle yönetmiş kanunları hiç de esaslı olamamış da sömürücü Batı’dan alınca kanunlarımız çok esaslı olmuş…
İşte asıl kopuş burada başlıyor…
Biz hiçbir şey alınmasın demiyoruz…
Sen köklerini reddederek hem de düşmanın olan emperyalist Batı’nın her şeyini alır kendine mal etmeye çalışırsan mallık yapmış olursun…
Öyle de oldun zaten…
200 senedir “mal” oldun da halâ kendini tanımıyorsun…

O gün yani 1876 da demokrasiyi ülkemize getirttik lakin sonuç ne oldu?..
Diyor ya Namık kemal:
“Ne efsunkâr imişsin ah ey didar-i hürriyet
Esir-i aşkın olduk, gerçi kurtulduk esaretten.”
Hürriyete kavuşmuştu Osmanlı lakin topraklarının çoğunu hemen o günlerde kaybetmişti…
1. Meşrutiyeti sunanlar ödül olarak bizden iki Türkiye büyüklüğünde toprak almayı ihmal etmediler… Acımadan parçaladı ve aldılar…

Sonra da: “Olmadı, ilk denemede başaramadınız” diye bize 2. Meşrutiyeti dayattılar… Bunu bize şırınga etmeğe çalışan hainler çoktu da artık içimizde buna inanan yüzbinler vardı.
1908 2. Meşrutiyetin ardından iki Türkiye ölçümünde daha vatan kaybettik… Birkaç yıl sonra da 1. Dünya savaşı bahanesiyle yıkılıp bittik zaten…
Hıristiyan dünyası öyle huşu içinde Osmanlı’nın cenaze namazını kılmıştı ki görseniz şaşardınız…

Ya şimdi?..
Bizi yıkamadıkları için çıldırıyorlar…
Allah biliyor ki biz insanlarımızın: Hak, hukuk, adalet, merhamet, paylaşım ilkeleri ile çok mutlu yaşamalarını istiyoruz… Bunun için seferberlik ilan etmeğe hatta kendimizi Çanakkale şehitleri gibi halkımızın yolunda kurban vermeğe gönülden adayız…

Oyuna gelmemek için direniyoruz…
Türk zaten tarih boyu adaletlidir, Hak üzere yürüyendir diyoruz…
Rüzgarın önünde öylece köksüz yaprak gibi olmayın diye ikaz ediyoruz…
Tabii ki, şunun bilincindeyiz: “ilim ve hikmet Müslümanın kaybolmuş malıdır, nerede bulursa alsın…”
Yani: kökünüzü, geçmişinizi tarihinizi unutmayın… Sizin töreniz çok kutludur, adaletlidir, tarih boyu hep hak üzere yürüdü… Siz şanlı Türk milletinin evlatlarısınız. Özünüze sahip çıkın… Çağdaş dünyaya iyi ve bilinçli bakın tabii ki size lazım olacakları seçerek alın ve atalarınızın şanına uygun aslanlar gibi yürüyün…
Ama sakın ha: Bu zalim Batı sizi yerle yeksan etmek istiyor… Oyuna gelmeyin…
Onlar sizi yok etmek için nice hileler yapacaklardır, siz buna müsaade etmeyin… Çok dikkatli olun ve ancak işinize yarayanı seçip alın…

Sanıyoruz ki derdimizi anlatabildik…
Biz bu kadar samimi ve açık olarak derdimizi anlattık da birileri halâ bizleri suçlamaya çalışırsa onlara şerh düşün ve onları takip edin başkalarının hesabına çalışır olduklarını göreceksiniz…
Biz diyeceğimizi dedik:
Biz tarih boyu en adaletli millet olduk… hep Hak üzere yürüdük… 

 

 

 

 

 

 

 












 

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg