Ateş Çağı
İbrahim Hakkı Gündoğdu

Ateş Çağı

Advert

Yaşadığımız anın adını vermede gecikmeyiz de yarınların adını vermede belli ki biraz acele ediyoruz.

Yarınlara: “Bilgi çağı, uzay çağı” gibi isimler verdik ama görüyoruz ki ateş ocağımıza düştüğünde onu söndürmekten bile aciziz.

Bunca virüslerle, bunca yangınlarla hatta bunca laf dinlemezliği ile insan belli ki doyumsuzluğunun ve ihtirasının cezasını çekiyor. Yoksa dünya makul ve hayır üzere kurulmuştur. Dünyaya insan hiç dokunmasa o dünyada dengeler yürür ve şer başarılı olamaz.

Allah, ıslah hakkını tek insana veriyor. O da ıslah edecek yerde her şeyi kökünden tarumar ediyor. Bu onun doymak bilmez hırsından geliyor.

Aslında hayatın denge olduğunu en iyi de yine o biliyor.

Dengeyi bozan cezasına katlanır.

Bugüne kadar bu dünyanın dengesini çok bozdu insan…

O bozdu dünya ve doğa onardı. O bozdu yine doğa onardı…

Fakat insan çok oldu…

Şimdi de onun cezasını çekiyor.


Bilgi çağı, “dijital çağ” diye sayıklarken kendimizi tam tamına “Ateş Çağı”nın ortasında bulduk.

Bakın şimdiden söylüyoruz: bunun dönüşümü çok zor olur.

Umut bitmiş, fırsat geçmiş değil…

Lakin son çıkışa çok yaklaşılmış…

İnsanlığın hayalinden bahsediyorsak ve insan halâ insan olduğunu iddia ediyorsa o iddiasını ispat etmek zorundadır.

İnsan olduğunu ispat da ancak doğa ile uyum içinde, insan insana saygılı, başka varlıklara da saygılı durmakla mümkün olacaktır.

İnsan o kadar açgözlü ki acımasızca başka bir insanın hakkını gasp ediyor. Onunla da kalmıyor, onu ömür boyu köle olarak kullanmaya kalkıyor.

Bunu böyle yapan o doyumsuz insan doğadaki diğer canlılara hiç müsamaha gösterir mi?..

Onları da kendi menfaatine kullanmak için akıl almaz metotlar geliştiriyor.

 

Dünyada deniz kirlilikleri, balıkların toplu ölümleri, hava kirlilikleri, engellenemez salgın virüsler, söndürülemez yangınlar hep o doyumsuz insanın kötü eseri olarak karşımıza çıkıyor.

İnsan bir boyutu ile teknolojide çığırlar açıyor, efsaneler yaratıyor…

Bir boyutu ile de yaşadığı dünyayı teknolojiye köle ettiriyor.

Yaşadığı dünya da kendine göre bir canlıdır ve hayatını devam ettirmek için haklı olarak mücadelesini sürdürecektir. Ona kim saldırıyorsa cevabını da ona verecektir.

Görüyor ki insan saldırıyor. O da insana haddini bildirmek için harekete geçiyor.
Bu da karşımıza “hava kirliliği- virüs- yangın” gibi olaylarla çıkıyor.

 

Buradan anlaşılıyor ki dünya, çağımız insanına daha çok direnecek.

Çağımız insanı zerrece akıllanmadığına göre insan tarafından “felaket” diye adlandırılan olaylar artarak devam edecektir.

 

O yüzden insanoğlu şimdiden dünya ve doğa ile samimi bir barış imzalamazsa felaketler için tedbirler almayı artırsın.

Bakın, bugüne not düşmek için:

Türkiye, Yunanistan, İtalya gibi ülkeler yazın çok sıcak olabiliyor ve orman yangınları da doğal kabul ediliyor.

Ancak görüyoruz ki yazları bile kış gibi geçen Kanada ve Rusya gibi ülkelerde de söndürülemeyen devasa yangınlar oluşuyor.

Bu büyük bir iklim değişiminin habercisi değil mi?..

Belli ki dünya yeni bir çağa giriyor…

İnsan iyi olsa dünya tabii ki “cennet çağına” girer.

Bu doyumsuz ihtiraslar insanı ancak “cehennem çağına” götürür.

Öyle de oluyor, belli ki hızla “ateş çağına” giriyoruz…

 

Yapılacak olan iki şey var:

Birisi, yarınları iyi okuyarak değişimi şimdiden yakalayıp tedbirler almak.

Mesela: Belli ki yangınlar artacak. Yangın söndürücü teknoloji çok geliştirilmeli…
Denizde ve gökte hava kirliliği için önlemler artırılmalı…

İkincisi, mümkün olduğu kadar tüm dünya ile tüm insanlıkla el ele vererek gönül birliği yapmak ve o zalim ihtiraslardan vazgeçerek acilen doğaya saygı göstermek onun için çok önemli tedbirler almak…

Eğer çok hızlı bir şekilde bunlar yapılmazsa gelecekte çok canlar yanacaktır, çok ocaklar sönecektir.

Ya “ateş çağına” hazır ol ya da samimiyete dön ve insanlığı kurtar…

Bizden söylemesi…

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg