Bir yerde uzun zamandan beri görülen atmosferdeki hava koşullarının ortalaması “iklim” olarak bilinir. Canlılık dâhil birçok doğa olayı belli iklimlere mahsustur. Bir tarımsal ürünü ikliminde yetiştirirsiniz. Bir bitki veya hayvanı ikliminde bulursunuz. Canlıların görünüşü, davranışı iklime bağlıdır. En verimli tohumu ikliminde yetiştirmeseniz hem onu hem kendinizi heder edersiniz.  

Tıpkı atmosferde olduğu gibi düşüncelerimizin, alışkanlıklarımızın ve birikimlerimizin oluşturduğu bir düşünce iklim içinde vardır. Bu iklim davranışlarımızı, tutkularımızı, kısacası yaşama dair her şeyimizi etkiler. Nefretlerimiz, dostluklarımız, yaşamdan beklentilerimiz bu iklim tarafından şekillendirilir. Bu iklim bireyleri olduğu kadar kurumlarımızı da etkiler. 

Fikirler, düşünceler, değerler uygun iklim içinde mayalanır, yeşerir ve gelişir. Düşünce iklim olmadan istesek de birçok şeyi başaramayız. Bilim, sanat, kültür, adalet ikliminde değer bulur. Hoşgörü ve dayanışma iklim gerektirir. Üretme isteği iklime ihtiyaç duyar. Eğitim ve eğitim kurumlarının kalitesi ikliminde yükselir, dünya ile ikliminde boy ölçüşebilir. Eğiticisi, ilim erbabı, esnafı, köylüsü ikliminde motive olur. Teknoloji, gelişmek için iklime ihtiyaç duyar. Çiftçi tıpkı yetiştirdiği ürün gibi ikliminde üretir. Yatırımlar ikliminde büyür gelişir, refaha dönüşür. Kurumlarımız ikliminde güç kazanır, kurumsal kimliklerini ikliminde bulur, iklimini kaybedince yük olur. 

Uygun iklimi ve kültürü oluşturduğumuzda birçok şey kendiliğinden ortaya çıkar ve fazla çaba gerektirmeden kartopu gibi büyüyerek gelişir. Dünyanın geçmişine ve bugününe baktığımızda iklimini oluşturmadan istemenin, para harcamanın ve yasal düzenlemenin birçok konuda işe yaramadığı görülecektir. Bu kural gelecekte de değişmeyecektir.  Ne hangi iklime ihtiyaç duyarsa orayı mesken tutar. İyi şeylerde olduğu gibi kötü şeylerde de iklimini bekler.