Toplum-Üniversite İlişkileri Üzerine
Ali Kandemir

Toplum-Üniversite İlişkileri Üzerine

Advert

 

Fizik, astronomi, biyoloji, kimya gibi Temel Bilimler bilime dair temel prensipleri, esasları ortaya koyar, Uygulamalı Bilimler ise Temel Bilimlerin ürettiği bilgiyi kullanarak araç-gereçler tasarlar, geliştirir, karşılaşılan sorunların çözümüne yönelik uygulamalarda bulunur. Uygulamalı Bilimler toplumun üniversite ile temas alanıdır. Üniversitelerde yapılan bilim, bir taraftan toplumun ihtiyaçlarına cevap verirken, edebiyat, tarih gibi alanlarda ise toplumun ihtiyacına cevap vermek gibi bir kaygı taşınmaz. İsteseniz de bilimin doğası gereği bunu yapamazsınız. Bilimin itici gücü çoğu zaman hiçbir amaç güdülmeyen merek duygusudur. O bakımdan toplumun bilimin her alanlarından direkt yarar beklemesi veya toplumun bu şekilde beklentiye sokulması üniversitelerimize olan inancı olumsuz etkilemektedir. Toplumun bilimin bulgularından yarar beklentisi normal ve olması gereken bir durumdur. Bu beklentiye cevap verecek olan uygulamalı bilim alanlarıdır. Üniversiteler uygulamalı bilim alanları ile toplumun sorunlarına merhem olamıyorsa, hele hele ülkemizde olduğu gibi üniversite ve çalışanlarının tüm mali imkanları kamu tarafından karşılanıyorsa  bu durumun oturulup düşünülmesi gerekir.  

 Uygulamalı Bilimlerin geliştirdiği teknolojilerin veya yöntemlerin direkt vatandaş üzerinde etkileri olabileceği gibi, bu etkiler bakanlıklarla üniversitelerin işbirliklerinin sonucu olarak ta yürütülebilir. İkincisi hem verimlilik hem de sürdürülebilirlik açısından daha etkindir. Bu bakımdan bütün alanlarda Üniversitelerin uygulamalı alanları ile kamu ve özel sektör işbirlikleri içinde olmalıdır.

Örneğin eğitim üzerine yapılan araştırmaların sonuçlarının topluma olumlu yansıması, üniversitelerin Milli Eğitim Bakanlığı ile yapacağı işbirlikleriyle mümkündür. Biz akademisyenler elbette bilimin evrensel özelliği gereği dünyanın veya evrenin herhangi bir yerinde alanımızla ilgili herşeye ilgi göstermemiz gerekecek. Bununla birlikte çalışmalarımızın finansmanını sağlayan, içinde yaşadığımız toplumun sorunlarını da öncelemek gibi bir zorunluluğumuz bulunmaktadır.

Dünyanın en uzak alanındaki eğitim sorunları bizim ilgi alanımızda olmalı, fakat bulunduğumuz yörenin eğitim sorunlarına ilgisiz kalmak akademinin durumunu ister ister tartışmaya açmak demektir. Eğitim fakültelerinde seçilen araştırma konularında fakültelerin bulunduğu iller başta olmak üzere, ülkenin eğitim sorunlarına öncelik verilmesi, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda karşılaşılan eğitimle ilgili sorunlarda öğretmen-akademisyen işbirliğine dayalı çözüm yollarının geliştirilmesi, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda yılsonu değerlendirmelerin yine benzer bir yöntemle yapılması, tecrübeli öğretmenlerin eğitim fakültelerinde derslere girmesi, akademisyenlerin haftanın belli günlerinde ilk, orta ve lise seviyelerinde bazı dersleri-uygulamaları yürütmesi üniversite-toplum ilişkilerinde olması gerekenlere verilebilecek örneklerden sadece bir kaçıdır. Uygulamalı alanlardan birisi olan ziraat fakültelerimizde ciltler dolusu yayınlara rağmen; hala Anadolu köylüsünün önemli bir kesimi geleneksel, verimden ve gelir getirci olmaktan uzak tarımsal yöntemlerle didişip duruyorsa, eğitimde olduğu gibi ziraat alanında da üniversite-toplum ilişkilerinin sağlıklı olmadığının açık bir delilidir. Benzer durumları diğer alanlarda da müşahade etmek mümkün.  

Ülkemizde üniversite-toplum ilişkilerini tenkit ederken bütün sorumluluğu da üniversitelerin üzerine yıkmamak gerekir. Zira bir yerde talep varsa kurumlar yapılanmasını ona göre ister istemez kurgulamak zorunda kalacaktır. Toplumda üniversitelerin tek görevinin yöreye gelir artışına katkıda bulunacak öğrenci sayısının artırılması olduğu düşüncesi hâkim olduğu sürece, üniversiteler kalite artışını öne çıkaracak diğer önemli görevlerinden uzaklaşacaktır.

Hal böyle olunca üniversiteler toplumumun mevcut üniversite algısına bağlı taleplerini karşılama konusunda enerjilerini niceliksel büyüme ile tüketmiş olacaktır. Türkiye koşullarında üniversitelerin başlangıçta niceliksel büyümesi normal karşılansa da, en kısa sürede büyümeye kalitenin eşlik ettiği bir aşamaya geçmek gerek. Bu aşamaya geçilmesi tek başına üniversitelerin çabaları ile mümkün olamaz. Toplum üniversitelerden beklentilerini; kaliteli ürün üretme, kaliteli eğitim alma, ileri teknoloji kullanma, verimlilik ve bilginin gücünü hissetme konularında göstermesi halinde, üniversiteler ister istemez toplumsal talepleri karşılamak zorunda kalacaktır. Hal böyle olunca, üniversite-toplum ilişkileri daha sağlıklı bir temele oturmuş olacaktır.

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg