Kadırga Dedikleri Bir Yamanın Belinde
Ali Kandemir

Kadırga Dedikleri Bir Yamanın Belinde

Advert

Bugünkü yazımı geneli ilgilendirmeyen bir konuda, geçmişimde önemli bir yer tutan Kadırga Yaylası üzerine yazmak istedim. Okuyucularımdan bu nedenle özür dilemek istiyorum.

Kadırga, yayla sezonunda küçüklüğümün uğrak yerlerinden birisi olmuştur.  Çoğu kez çevre oba insanının her hafta güzel elbiseleri ile akın akın Kadırga Cumasına hazırlıklarının verdiği heyecan ve coşkuya da şahitlik etmişimdir.

Meşhur Gadiroğlu Türküsü’nün sözlerinde Trabzon-Gümüşhane sınırında yer alan Kadırga’nın bir yamanın belinde olduğu söylenir. Bu hem fiziki olarak böyledir hem de mecazen. Fiziki olarak Kadırga hafif eğimli bir yamaca konuşlanmış olup, yıllarca yayla kültürünün nadir örneklerinin temsilciliğini yapmış, yakın ve uzaktaki obaların Cuma günleri toplandığı bir pazar yeri, sohbet ve eğlence mekanı olarak ünlenmiştir. Yayla aynı zamanda Fatih Sultan Mehmet Han’ın Cuma namazı kıldırdığı varsayılan bir Açıkhava Camiini de barındırır. Uzaktan ve yakından çok sayıda insan burada Cuma namazı kılmayı bir ayrıcalık olarak kabul eder.

Yama” tabiri Karadeniz yöresinde aynı zamanda dikkat edilmese sendelenecek ve dengeyi kaybedecek yer anlamında da kullanılır. Günümüzde Kadırga mecazi anlamda tam da böyle bir konumda bulunmaktadır.

Geçen yıl tozlu topraklı yollarından güçlükle ulaşabildiğim Kadırga’da medyadaki namından etkilenmiş birisinin Kadırga’ya ulaştığının farkında olmadan bir esnafa “Kadırga’ya nasıl gidebilirim?” sözü beni çok etkiledi. Çünkü etrafta vatandaşın zihnindeki Kadırga’yı çağrıştıracak bir emare yoktur. Bu soru mecazen Kadırga’nın bir yamanın belinde olduğunun teyidi konumundaydı. Kadırga’yı hiç görmemişlerin zihninde, şenliklerin medyada geniş yankı bulmasının etkisiyle;  düzgün yollardan geçerek rahatlıkla ulaşabilecekleri, uygun tesislerde konaklayabilecekleri ve yöreye uygun otantik ürünleri bulabilecekleri nezih “Kadırga” kavramı canlanır. Bu zihin mutluluğu meşakkatli yolların verdiği yorgunluğun nihayetlendiği varış noktasında bir hayal kırıklığına dönmektedir. İnsanın aklına “Dağ fare doğurdu” sözünü ilk olarak Kadırga için kullanılmış olduğu geliyor. Alanın mahzun, hırpalanmış ve bakımsız halinin Temmuz ayı içinde düzenlenen şenlik gününün kalabalıklığının kamufle ettiğini hemen fark edilebiliyor. Son iki yıl içinde Vakfıkebir-Tonya-Erikbeli güzergahından Kadırga’ya geç de olsa düzgün bir yolun yapımı tamamlanmış, Üsküdar Belediye Başkanı Sayın Hilmi TÜRKMEN’in desteği ile Açık Camii etrafında hatırı sayılır bir iyileştirme yapılmıştır.  Fakat bunlar yeterli değildir. Özellikle yöre dışından Kadırga Yaylasını ziyaret etmek isteyen büyük çoğunluğun kullanmak zorunda kaldığı Zigana-Kadırga güzergâhının tehlikeli ve bozuk yolu, zor bela Kadırga’ya ulaşabilenlerin yeniden gelmelerini engelleyecek niteliktedir.

Yörede son zamanlarda neredeyse her meydana bir şenliğin icat edilmesi, başka mekanlara ulaşımın daha kolay olması ve Kadırga Yaylası’nın bakımsızlığı Kadırga’ya olan ilgiyi gittikçe düşürmüştür. Gidişat, yaylada geçmişi olan ellili yaşların üzerindeki jenerasyonun azalmasıyla Kadırga’nın önemini tamamen kaybedeceğini göstermektedir. Tarihsel önemi yanında, Türk gelenek ve otantik kültürün merkezi konumunda olan böyle bir mekanın zihinlerdeki ihtişamı ile mevcut durumunun tezatlığı dünyadaki ender örneklerden olsa gerek. Yılda bir kez gerçekleşen şenliklerin dışında Kadırga’nın unutulması, potansiyelinin sürdürülebilir kullanılmasının önündeki diğer engellerden birisidir. Kadırga’nın başındaki vericilere toprak altından rahatlıkla ulaştırılabilecek elektrik hatlarının inşa biçimi de adeta yaylanın gözden çıkarıldığının bir simgesi olmuş. Kadırga Yaylası’nın yarısının mülki açıdan Trabzon’a, diğer yarısının da Gümüşhane’ye bağlı olmasının da hizmetlerin aksamasında etkili olduğu söyleniyor.

Ülkemizde şikâyet ve başkalarını suçlama kültürünün yaygınlaşması iş verimliliğimizi düşürüyor. Bundan vaz geçmek gerekir. Aynı durum Kadırga Yaylası için de geçerli. Kişileri ve yönetimleri suçlayıp şikayet etmenin bir anlamı yok. Olan olmuş, manzara ortada ve bu manzaradan hepimiz sorumluyuz. Bu bakımdan sorumluluğumuzun gereği Kadırga Yaylasını, tozlu yollarının olmadığı, kendine özgü tek katlı, doğayla uyumlu abartılı olmayan bir mimariye sahip, gelen insanların asgari ihtiyaçlarına cevap verebilecek nezih bir mekâna dönüştürmek gerek. Kadırga’yı ayağa kaldırmak ve yamadan düzlüğe çıkarmak hem tarihsel bir görevi yerine getirmeyi, hem de yayladaki etkinliği yılın bir Cuma’sına sıkıştırmak yerine tüm yayla mevsimi boyuna yaymayı sağlayacaktır. Kadırga’nın ünü gösterilecek tüm çabaların en önemli destekçisi olacaktır.

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg