Geçtiğin yolları, tekrar yürüme;
Her adımda yere, serildin gönül.
Vuslatsız hülyayı, boşa deneme;
Ram olduğun ele, eğildin gönül.
Çok mu güzel geldi, şu yalan dünya;
Çırpınırsın halâ boşu boşuna;
Arılı çiçeğin, bal kokusuna;
Dağ bayır demeden, gezindin gönül.
Söz geçiremedin, huysuz huyuna;
Bulanık su katma, altın suyuna;
İçindeki sırlı, dipsiz kuyuna;
Hesapsızca daldın, delirdin gönül.
İzi kalır, her zamansız gidişin;
Pişmanlığı, keşkelerin geçmişin;
Hüzünleri, dervişlerin ermişim;
Muhabbet sözüne, sevindin gönül.
Yürüyecek hal kalmadı dizinde;
Nara atsan sada bulmaz sesinde;
Hep yalnız kalmışsın, kendi içinde;
Karlı dağ misali, eridin gönül;
Kafa attın, kurak harman tozuna;
Tamah’mettin, varlığına malına;
Zincir vursan, ahı gitmiş zarına;
Yine ziyandasın, yenildin gönül;
Yine mağlup oldun, yenildin gönül;