Nenemin tezgahı ve keten bezi
İrfan Elbir

Nenemin tezgahı ve keten bezi

Advert

Bu evin kapısı ile kaç kere hemhal oldum, saymadım?

İlk defa, ilkokula kaydolmak için evden ayrılıp Mezarlık Kıranına gittikten sonra, gidiş o gidiş, aynı yolu tekrar tekrar kaç kere gidip-geldim hatırlamıyorum?

Okul yanından başlayıp, sırtımızda çanta, iki elimizde köy bakkalından aldığımız veya çarşıdan babamın gönderdiği yiyecek filesi ile, kıvrıla kıvrıla, ine-çıka kan ter içinde yürüyerek, kaç kere bu kapıya dayandım bilmem?

Her adımdan, her dakikadan sonra, ağırlığının biraz daha arttığı 10 kiloluk bir karpuzu eve gelinceye kadar kaç kere yolun kenarına bırakmayı, kaç kere fırlatıp atmayı düşündüğümü hiç hatırlamak istemem?

Bu eskimeyen eski evler, bu yılan eğrisi patika yollar yok şimdi.

Onun yerine, işlemeli demir kapılı, camlı çerçeveli penceresi olan soğuk beton evler ile  çamur değmeden aracımızla gidip-geldiğimiz asfalt yollar var artık. Böyle bir zamanda arabayı tam da evin önüne çekmiş, hiç bir yükün ağırlığını bedenimde hissetmeden arabadan inmiş eve bakıyordum.

Nenemi gördüm kapının önünde...

Nenem, Ufak Fadime...

Tekirden almış olduğu ahşap ve kısa parçalardan oluşan malzemeleri peştamalına sarmalamış, peştamalının kulpunu da kuşağına sıkıştırmış vaziyette eve giriyordu.

 "Nene" diye seslendim..

Beni duymuş olacak ki, olduğu yerde durdu, bir müddet karşılıklı bakıştık. Koştum kucaklamak istedim, "dur, koşma" der gibi elini havaya kaldırdı, yavaşladım.

"Nene, nedir bunlar, yardım edeyim sana, ben taşırım onları.." dedim. Beni duydu mu bilmem, içeri girdi, peştamalının kulpunu çözdü, içindekileri batomanın üstüne boca etti. Yanına oturdum, ellerimi avucuna aldı:

"Malûm Haziran ayındayız oğul, havalar iyice ısındı. Halâ kıştan kalma pırtılarımızı giyiyoruz, belli ki, bundan sonra sıcaklar daha fazla artacak. Bu mevsimde giymek için mutlaka keten bezi dokumamız lazım. Bahçede, tarlada, çayır kesmede rahat bir şekilde çalışmak için çok gerekli. Terimizi çekecek, bizi serin tutacak keten bezinden gömlek giymemiz elzem olmuştur. Şu gördüklerin de, keten dokuma tezgahının parçaları.. Şimdi sen bana yardım edersen bu tezgahı şu odaya beraberce kurmak isterim. En güzel yardımın da bu olur..."

"Tamam nene, ama bunların ne işe yaradıklarını da anlat bana..."

"Bak önce şu tezgahın ayaklarını uçtan uça sağlam bir şekilde yerleştir. Sonra da ayakçaları dik vaziyetteki tezgahın ayak hizasında tut, işe öyle başlayalım."

"Tamam nene, tuttum..."

"Şu tefeyi alttan iyice sabitle ki, üstten de tarağın takılıp çıkarılmasına yardımcı olacak şekilde hareket etsin."

"Tamam nene, sabitledim.."

"Çözgü ipliklerinin düzgün durmasını sağlayan dehtünü şu iki tahtanın üzerine düzgün şekilde bırak."

"Tamam nene, bıraktım."

"Şu tezgâha gerilmiş ipliklerin arasından sağdan sola, soldan sağa atılarak dokuma işlemi yapmaya yarayan mekiktir. Onu da zaten hazır olan yerine koy, ama düz dursun, iplikler gergin olacak çünkü..."

"Tamam nene, gerdim.."

"Şu mitardır, şu da iğne.."

"Mitar tamam da, şu iğne ne işe yarar nene?"

"Açtırma bana ağzımı şimdi, tövbe, tövbe... Örgünün sıklığını kontrol etmeye yarar, çalışırken yanımda olursan göreceksin zaten."

"Tamam nene"

"Şu masurayı da yerine takalım, tamam olsun"

"Onu da hallettim nene"

"Şimdi, şu yanındaki, iskemleyi uzat bana, bismillah deyip başlayalım..."

Tam uzatıyordum ki, o sırada, omzuma bir el dokunduğunu hissetim. Döndüm, hanımla göz göze geldim. "Heey, sana sesleniyorum duymuyor musun,  herkes evde seni bekliyor, yine  dalmış gitmişsin, her gelişte ne oluyor sana böyle, arabanın bagajındaki valizi bile indirmedin, hadi gel, sonra da derhal kendine gel!..." dedi, döndü ve gitti.

" Ne olurdu sanki, şu kadim topraklara ,bir kere de benim gözlerimle bakan birisi çıksa..." ifadeli gözlerle baktım ardından... "Yapma, etme, böyle durumlarda uyandırma, dürtme beni, daha neneme iskemleyi veremedim bile, tezgâhın başına oturacak, keten bezi dokumaya başlayacak, iğneyi nasıl kullandığını gösterecekti. Sonra kesip-biçecek, belki de bir gömleklik parça bana verecekti.." diyerek sitem etmek  istedim, ama ne oldu ise dilim lâl oldu diyemedim.

Hanım, demir kapılı evden içeri girdi, ben ise ahşap oymalı eski kapıya yöneldim. Kapı bu sefer kapalıydı. Gözlerimi, arabaların kısa huzmeli farları gibi önüme eğdim...  Az önceki duygu yoğunluğunu, kaldığı yerden devam ettirmek için son bir hamle ile kendimi zorladıysam da, olmadı..

Artık kimseler yoktu..

Ne tezgâh, ne keten bezi görünmüyordu.

Ev gitmiş, tekir gitmiş, nenem gitmişti..

İş yine; yağmur yüklü bulutların coşkusu ile dolan, göz kapaklarına ve kirpiklere düşmüştü.

Hiç direnmedim...

Koyverdim gitti...

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg