“Ölçülü sev” demiş, Mevlana bize;
Çok sevmenin bedelini isterim.
Düşmem dedim, düştüm büyük dehlize;
Karanlık yollarda, kaldı gözlerim.
Kıymeti yok, sen sözüme söz katma;
Dediklerim sırdır, yabana atma,
Hoş sözlere kanıp, üstüne yatma;
Kavi duruşları, anar özlerim.
Garipler dağına yolun düşerse;
Yüzündeki gamze, sensiz gülerse,
Değerim yok diye, gönül küserse;
Can evimden azar azar öderim.
Gölge verir ağaç, dalları kurur;
Alevin şavkına, gölgesi vurur;
İçte yanan ateş, boğazda durur;
Bir üflesen, hiç yanmadan sönerim.
Ne olacak deme, bu işin sonu?
Küflenmiş korzadan, aldık bastonu.
Akamete düşse, gönül sezonu;
Titrek adımlarla yine beklerim.
Ben böyleyim, hep kendime kızarım;
Bazen saçma, bazen içten yazarım,
Sorma bana, gönlünde ne ararım?
Şimdi dilim varmaz, sonra söylerim.