Dernek bana ne verecek?

“Dernek bana ne verecek?” sorusu yanlış bir soru değildir, fakat eksiktir. Tamamı, “Ben derneğe ne vereceğim, dernek bana ne verecek?” olmalıdır.

Dernek bana ne verecek?
Dernek bana ne verecek? Yonetici
Advert

Geçenlerde aktif dernekçi bir arkadaşım uğradı ve sohbetin başlarında yeni kurdukları dernek için yaptıkları görüşmelerde “Dernek bana ne verecek?” sorusuyla sık sık karşılaştıklarını söyledi. Sesinde sitem, bezginlik ve biraz da hayal kırıklığı vardı.

Dernek bana ne verecek?” sorusu yanlış bir soru değildir, fakat eksiktir. Tamamı, “Ben derneğe ne vereceğim, dernek bana ne verecek?” olmalıdır. Dikkat edilirse hemşehri derneklerimiz özellikle son yıllarda hayır kurumu gibi algılanmaya başlanmıştır. Elbette dernekçiliğin bir tarafı da hayır işlemektir ama bu hayırlar sürekli (kamuoyunda mağdur olarak bilinen) yurt içinde Doğu-Güneydoğu’ya, yurt dışında da Afrika benzeri uzak coğrafyalara yönelince, dernekçilik dairesine katmak istediğiniz insan da size “Dernek bana ne verecek?” diye sorar. Acaba uzaktaki mağdurlara yardım için birbiriyle yarışan derneklerimiz, kendi üyeleri de dâhil en yakınlarındaki insanların hiç değilse bir hatırını soruyorlar mıdır? Yoksa “Nasılsa bir karın ağrısı olan gelip bizi bulur. Sormaya gerek yok” mu diyorlardır?

Yani “Dernek bana ne verecek?” sorusu yanlış olmadığı gibi sebepsiz de değildir. Derneklerin üyeleriyle ne kadar ve ne mahiyette irtibatları vardır? Mesela halen devam eden ve ne zaman biteceği belli olmayan pandemi sürecinde derneklerimiz üyelerine ne kadar yardımcı olabilmişlerdir? Güzel vakitlerde –kendi yağıyla kavrulan istisna dernekler dışında-  maliyetini belediyelere yükledikleri şenlik, festival, şölen düzenlemek kimseye bir şey kazandırmamaktadır. Asıl böyle afet zamanlarında lazım değil miydi bu dernekler?

Öte yandan sevgili dernek yöneticilerimize bir şey demeye de gelmiyor. Çünkü hepsi memleket aşkıyla yanıp tutuşan, en ufak bir beklenti ve çıkarları olmaksızın paralarını ve değerli zamanlarını vakfeden insanlar, kendi ifadelerine bakılırsa.

Burada biraz duralım.

Birincisi, kimse kendini bu kadar feda etmemelidir. Bu insan fıtratına aykırı bir durumdur. Zaten öyle bir şey de yoktur. Bazıları düpedüz yalan söylemekte, bazıları da gerçekten öyle yaptıklarını sanmaktadırlar. Her iki halükârda da siz bir şey deyince alınganlık göstermektedirler.

İkincisi; siz isteseniz de karşılıksız bir şey yoktur ve olamaz. En pasif derneğe bile başkanlık yapan biriyle yapmayan biri toplum ve protokol nezdinde aynı kişi değildir. Bu da çok normal bir şeydir. Ayıp ya da günah bir tarafı yoktur.

Hemşehri STK’ları hakkında söyleyecek sözümüz çok ve bir yazıda ne kadar uzatsak eksik kalacak. Şimdilik ana prensibi vurgulamaya çalışarak bitirelim:

Dernekçilik sadece “verme” işi değildir. Bir nevi çok ortaklı ticari kuruluş ya da kooperatif gibidir. Aynı olguya aidiyet duyan insanlar bir araya gelir, ortaklığa kendi takdiri kadar katkıda bulunur, sonra ortaya çıkan hâsıladan payını alır. İster maddi, ister manevi. İster ikisi birden.

O yüzden “Dernek bana ne verecek?” sorusunu soran insana lisan-ı münasiple “Sen ve senin gibilerin verdikleriyle oluşacak sinerjiden sen de payını alacaksın” örneği bir cevap verilmelidir.

Haydi para ver, Doğu’daki çocuklara giyecek yardımı yapacağız. Haydi para ver, Afrika’daki açları doyuracağız. Adamcağıza ne derdin, ne ihtiyacın var diye soran yok. Sormazsanız o da bakar işine. Biraz cesareti olanlar da yazının başlığındaki soruyu sorar.

Bülent Şirin dernek hemşehri dernekleri STK
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg