Ülkemizin geleceği adına

Ülkelerin, güçlü olması, insanlığın barış ve refahına katkıda bulunabilmesi için nesnel bilgiyi esas alan bir yolu kendisine rehber edinmesi gerekmektedir. Bu değişmez kural günümüz dünyasına özgü olmayıp, geçmişte de bu şekilde işledi, gelecekte de böyle olacaktır.

Ülkemizin geleceği adına
Ülkemizin geleceği adına Yonetici
Advert

Ülkelerin, güçlü olması, insanlığın barış ve refahına katkıda bulunabilmesi için nesnel bilgiyi esas alan bir yolu kendisine rehber edinmesi gerekmektedir. Bu değişmez kural günümüz dünyasına özgü olmayıp, geçmişte de bu şekilde işledi, gelecekte de böyle olacaktır.

Eğer arka planı bilgiye dayanmıyorsa çalışıp çabalamak tek başına yeterli değil artık. Üretilen şey her ne ise ihtiyaca cevap vermeli, yenilikçi unsurları taşımalıdır. Bu unsurların vücut bulmasında üniversitelerin üzerine büyük sorumluluk düşmektedir.

Ülkemizde üniversite denildiğinde hemen hemen herkesin aklına lisans düzeyinde 4-6 yıllık eğitim veren, mezunlarının maaşlı bir işte çalıştığı kurumlar gelmektedir. 2 yıllık ön lisans ve lisansüstü programlar dikkate alınmadan. Ön lisans ve lisans eğitimi önemli olmakla birlikte asıl ülkemizin önünü açacak olan lisansüstü programların (Yüksek lisans ve doktora) etkinliğidir. Lisans mezunları yüksek lisans eğitimi için bir kaynak olmakla birlikte genç beyinler araştırma konularının nasıl belirleneceğini, araştırma sürecinde nasıl davranacaklarını yüksek lisans sürecinde öğrenir ve doktorada özgün çalışmalar gerçekleştirir. YÖK ün birkaç çabası dışında üniversitelerin “mesleğe eleman yetiştirir” düşüncesinin toplumda ve karar vericilerde hakim olması lisansüstü çalışmaların etkisini ortadan kaldırmıştır. Üniversiteler sadece öğrenci tercihlerine göre şekillenmeye başlamıştır. Yatırımlar ön lisans ve lisans düzeyindeki faaliyetlere yönlendirilmiştir. Bu durum birkaç yönü ile sakıncalıdır. Bu sakıncalardan birisi de lisansüstü eğitimini sıradanlaştırarak kaliteli bilim insanı yetiştirmenin ihmal edilmesidir.

Hal böyle olunca bu sistemden mezun olanların istenilen donanımda olmaması, bir döngü halinde her kademede eğitim faaliyetlerinin kalitesizleşmesine ve ülkemizin ihtiyaç duyduğu nitelikli araştırmaların bir türlü yapılamamasına neden olmaktadır. Yıllarca ülkemizde olan tam da budur. Batılı ülkelere baktığınızda birçok şirketin ar-ge bölümlerinde, üniversite ve halk kütüphanelerinde, araştırma enstitülerinde, halkla ilişkiler bölümlerinde ve birçok kurumunda birkaç dil bilen doktoralı çok sayıda elaman olduğunu görmekteyiz. Bu durumun lisansüstü eğitime verdikleri önemin sonucu olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Yenilikçi teknoloji ve fikirlerde öncü ülkelerin üniversitelerinde ön lisans ve lisans düzeyinde  hiçbir öğrencinin olmadığı onlarca yükseköğretim programı bulunmaktadır. Hiç kimse de çıkıp “sizin lisans öğrenciniz olmadığı için size kadro veremeyiz, araştırma görevlisi tahsis edemeyiz” demiyor. Diyemez çünkü buralar ülkelerin göz bebeği sayılıyor.

Son cümle olarak; ülkemizin geleceği lisansüstü programlara verilen önemden geçmektedir. Bu gerçeğin kavranması  ve gereğinin yapılması ülkemizin en önemli işlerinden birisi olmalıdır. İnsanımızın yetenek sorunu bulunmamaktadır. Ülke olarak yetenekleri değerlendirecek ve sisteme dahil edecek kaliteli lisansüstü programlara ihtiyaç duyulmaktadır.

 

Prof. Dr. Ali Kandemir Ülkemizin geleceği adına
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg