Bilim ve Toplum

Nereden bakılırsa bakılsın bir toplumda bilimsel temelli eğitim-öğretim ve araştırma-geliştirme anlayışı her şeyin önünde gelir. Bu anlayışta harcanan kaynak bir toplum için yapılan en değerli yatırımdır. Bilim ve kurumlarının kıyısından, köşesinden üstünkörü tutmak, bilimin değerini azaltır, onun topluma olan katkısını düşürür ve zaman içinde gerekliliğine ve önemine olan inanç ortadan kalkar.

Bilim ve Toplum
Bilim ve Toplum Yonetici
Advert

 

Bilimin toplum için önemine istinaden paylaştığım bu yazımda önceki yazılarıma serpiştirilmiş bazı cümleleri tekraren verecek olmam nedeniyle siz değerli okuyucularımdan peşinen özür dilediğimi belirtmek istiyorum.

Bilimin onlarca tarifi bulunur. En aşina olduğumuz tanımların başında “onun gerçeği arama çabası” olduğudur. Bu nedenle bilim olguları sınama ve kontrol etme basamaklarını ihtiva eden bir çalışma yöntemi kullanır. Bu yöntem zaman içinde gelişerek değişim gösterebilir. Zaman zaman yanılmalar olsa da bilimin süzgecinden geçmiş bilgiler an itibariyle en güvenilir olanıdır. En güvenilir olanı kullanmak verimi artırır, yeniliği getirir, sorunların çözümünü kolaylaştırır, toplumun kendine olan güvenini sağlar, kaynakların israfını önler, insanın niteliğini ve refahını geliştirir ve toplum olarak dikkate alınmayı gerektirir.

İçinde bulunduğu toplumun desteğini almayan ve saygısını kazanmayan bilim ve bilim üretmeye aday kurumlar hem yerel hem uluslararası düzeyde beklentileri karşılayamaz.

Nereden bakılırsa bakılsın bir toplumda bilimsel temelli eğitim-öğretim ve araştırma-geliştirme anlayışı her şeyin önünde gelir. Bu anlayışta harcanan kaynak bir toplum için yapılan en değerli yatırımdır. Bilim ve kurumlarının kıyısından, köşesinden üstünkörü tutmak, bilimin değerini azaltır, onun topluma olan katkısını düşürür ve zaman içinde gerekliliğine ve önemine olan inanç ortadan kalkar. Bir toplumda kirlilik olduğunda, yangın çıktığında, deprem vuku bulduğunda veya yapılan işlerin kalitesi ortaya çıktığında kısa süreliğine hatırlanan bilim işe yaramaz.

Karşılaşılan sorunların çözümünde ve işlerin verimliliğinde mühendislik gibi Uygulamalı Bilimlerin katkısı büyüktür. Uygulamalı Bilimler Temel Bilimler üzerinde yükselen buz dağının görünen kısmıdır. Temel Bilimlerin önemli olmadığı toplumlarda Uygulamalı Bilimlerin etkisi yetersiz kalır, ona ayrılan kaynak ve imkânlar hiçbir şekilde ihtiyaca cevap veremez. Birçok toplumda başkalarını yakalama çabası ve bilimsel çalışmaların sonuçlarından salt maddi gelir beklentisine bağlı Temel Bilimleri görmezden gelen anlayış, Uygulamalı Bilimlerin konusuna giren kalkınma hamlelerini boşa düşürmektedir. Temel Bilimlerin bilgi katkısı olmadan ve bu bilimlerin kazandırdığı bakış açısından ve disiplininden mahrum bireylerin üreteceği bilimin sürdürülebilir olmadığı, toplumları başkalarına bağımlı olmaktan kurtaramadığı bilinen bir gerçektir. Güncel Covid hadisesinde aşı üretimi konusunda bazı ülkelerin öne çıkmasının nedeni, yüzlerce yıl geçmişi olan Temel Bilimler konusundaki hem bilgi, hem anlayış hem de disiplin birikimleridir. Bu birikim olmadan mesafe kaydetmek mümkün olamaz, olsa da sürekliliği bulunmaz. Bu bakımdan Temel Bilimlerin bir toplumda ihmali bilimden beklentiyi düşürür.

Bilimin lezzetini alamayan ve avantajlarından yararlanamayan toplumlar ona gerekli özeni göstermez. Lezzeti alınmayan bilim yersiz ve masraflı görünür. Bilim üretenlerin onun avantajlarını topluma göstermek ve lezzetini tattırmak gibi sorumluluğu bulunmaktadır.

Bilim üretilen kurumlarda bilineni takip eden bir sistem etkili ve geçerli bilgi üretemez, böyle toplumlarda hazırlanan tezlere ve yazılan makalelere ve araştırma raporlarına kulak kabartan kurumların sayısı artmadan bilim işe yaramaz. Ekipler halinde yapılmayan bilimsel aktiviteler aşırı kaynak tüketiminden başka iş görmez. Geçmişte yazılmış dokümanları tercüme etme, başkalarının ürettiği cihazlarda analizler yapma, bilineni aktarma ve tekrar etme bilim zannedilir.

Bütün bilim alanlarından saf yarar bekleyen toplumda bilim ölür, değerini kaybeder. Bilim yuvalarında yeninin peşinde koşulmadıkça, yeninin peşinde koşabilecek beyinler aranıp bulunmadıkça, dünyada neler olup bittiği yakinen takip edilmedikçe, uluslararası işbirliği üst düzeye çıkmadıkça üretilen bilim derinlere kök salamaz. Kurum yeterli saygıyı göremez, ihtiyacı olan maddi ve manevi desteği bulamaz, kendi kaynaklarını üretemez. Ruhu ve gelenekleri ile değil sadece fiziki binaları ile temsil edilir. Bilim üreten kurumlar büyük oranda istihdam ve maksimum öğrenci kabulüne odaklandığında bilime olan katkıları düşük seviyede kalır. Sırf öğrenci tercihlerine göre şekillendirilmesi kurumun uluslararası ölçüde bilim üretmesine engel olur, mezunlarına belge dağıtan ve mesleklere düşük vasıfta eleman yetiştiren yapılara dönüşür. Mezun niteliğinin düşüklüğü, kendi işini kurma cesareti gösteremeyen veya uluslararası arenaya çıkamayan mezun sayısındaki artışa bağlı olarak toplumda eğitimli işsizliği artar. Evrensel değerlerin ve konuların yanında, bulunduğu bölgenin sorunlarına ve fırsatlarına odaklanmayan bilim üretmeye aday kurumlar kendinden beklenen toplumsal faydayı ve kalkınmaya olan katkıyı karşılayamaz. Toplumun önünü açacağı ve bağımlılıktan kurtaracağı yere ihtiyaçlarını karşılama konusunda topluma bağımlı kalır. Sadece geçmişe odaklanan ve günümüzdeki gerçekler ile gelecekteki öngörüleri dikkate almadan izleyecekleri rota, coğrafyalarında bilimin yolunu şaşırarak başka diyarlara göçünü kolaylaştırır. Bilimin ilk insanlardan günümüze olan serüveni, değer görmediği toprakları terk edip gittiğine ilişkin sayısız örneklerle doludur.

Her gelişmeyi toplumların ömürlerini dikkate alınmadan sadece kendi kısacık hayatımızda görme isteğimiz, eğitim ve bilim gibi zaman alıcı işlerden bizi uzak tutmaktadır. Her şeyin sadece kendi ömrü ile sınırlı olduğunu düşünen bireylerin olduğu toplumlarda bilimin gelişip, serpileceği fırsatlar oluşmaz. Buna ilave olarak; bir toplumun, bilgi temelli ihtiyaçlarının başka ülkelerden hızlıca karşılaması o toplumda bilime yeterince yatırım yapılmamasının önündeki engellerden birisi olarak karşımıza çıkar. Bu davranışı sergileyen toplumlar hem başka ülkelerdeki bilimin finansmanına katkıda bulunur hem de kendi toplumlarında bilime yatırımı erteler ve toplumda bilimin gerekliliğine olan inancı sarsar.  

Bilimin ara sıra hatırlandığı toplumlarda; bilim, kaynak tüketen, masraflı, işe yaramaz ve gereğine inanılmayan bir uğraşa dönüşür veya en azından öyle algılanır. Bu bakımdan toplumların geleceğinin bilime ve bilim üreten kurumlara verilen değer, yapılan yatırım, gösterilen saygı ve hoşgörü ile ilgili olduğunu belirtmek istiyorum. Bilim üreten kurumların, çalışanlarının ve temsilcilerinin de sorumluluğunu bilmek koşulu ile.

 

 

Prof. Dr. Ali Kandemir Bilim ve Toplum Eğitim
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg