Kuralsız Otlatmanın Girdabındaki Meralar
Advert

Kuralsız Otlatmanın Girdabındaki Meralar

Meralarımız milli servettir, hayvancılığımızın can damarı, hayvancılarımızın geçimi, yiyeceklerimizin membaı ve doğal yaşamın varlık sebebidir. Hırpalanmış, yorgun düşmüş, örtüsünü kaybetmiş bir meranın kimseye bir faydası yoktur. Kuralsız otlatma, meralarımızın yaşadığı diğer tüm sorunların önüne geçmiştir.

EKONOMİ - 2020-10-04 17:16:16

Vikipedi’ye göre; meyilli, engebeli ve taban suyunun derinde olduğu, yem bitkilerinin bulunduğu ve hayvancılık amacı ile kullanılan alanlara mera veya otlak denir.

1960 da 28 milyon hektar, 1990 da 14 milyon hektar olan mera varlığımız günümüzde 10 milyon hektar seviyesine gerilemiştir. Ülkenin gelişimi, nüfusun artışı gibi faktörleri dikkate aldığımızda bu sonucun kaçınılmaz olduğu görülecektir. Mera alanlarımız hayvancılık bakımından son derece önemli olmalarının yanında ülkemizin yaban yaşamının sürdürülebilmesi bakımından da hayatidir. Başka ülkelerde de mera alanları zaman içinde daralma göstermiştir. Fakat bu daralmanın verdiği olumsuzluğu azaltmak için verimliliği artırıcı, yaban hayatını da dikkate alan başarılı uygulamalar yapılmıştır. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından ülkemizde öteden beri çayır ve meralarımızın sürdürülebilir kullanımına yönelik “Çayır Mera ve Yem Bitkileri Üretimini Geliştirme Projeleri” ile çok sayıda “Mera Islah Projeleri” uygulamıştır. Toplum olarak uygulama sayılarımızda bir sorun yok. Bu uygulamaların neticelerinin ve verimliliğinin irdelendiği pek az durum söz konusu.

Bitki bilimci olmam nedeniyle işimin büyük kısmı doğada. Bu bakımdan meralarımızda şahitlik ettiğim birkaç hususu sizin için paylaşmak istiyorum. Sofralarımızı süsleyen birçok ürünün kaynağını meralar oluşturur. Oralarda neler olup bittiğini bilmememiz meralarımızın önemini azaltmaz. Meralar konusunda değişik sorunlar olabilir. Fakat yazımı otlatma konusu ile sınırlı tutmak istiyorum.

Meraları otlak olarak kullanan sürü sahiplerinin, çoban ve ailelerinin meşakkatli bir yaşamı olduğunu söyleyebilirim. Özellikle yüksek dağ meralarından sofralarımıza ulaşan bir dilim peynirin hangi koşullarda üretildiği ve üreten insanların ne eziyetlere katlandıklarını görmüş olsaydık o peyniri yemeye kıyamaz, onun için ödediğimiz ücretin yeterli olmadığını düşünürdük. Meselenin diğer yüzüne baktığımızda ise küçülen mera alanlarına sıkışan, bazı yörelerde sayıları azalmış olsa da geleneksel küçükbaş hayvancılığın yoğun olduğu bölgelerdeki yüksek dağ meralarda aşırı hayvan sayısının oluşturduğu baskı meralarımızın verimlilik açısından sonunu getirmeye başlamıştır. Hayvan sayısının aşırı ve otlatmanın bir rejime bağlı olmadığı meralarda hayvancılık yapanların tabiriyle “koyunlar meraya tok gidip aç dönmektedir”. Karadeniz’in kuzeye bakan yüksek dağ alanlarında, yağış ve bitki örtüsünü destekleyecek nemin varlığı bir dereceye kadar aşırı otlatmanın olumsuz etkilerini azaltırken daha az yağış alan bölgelerimizde doğal bitki örtüsü yok olma aşamasına gelmiştir. Aşırı küçükbaş hayvan baskısı meraları bitkisiz bir alana dönüştürmüş, hayvanların merada varlık sebebi bitkiler üreme için fırsat bulamadan ortadan kaybolmaya başlamıştır. Kuralsız otlatmanın sonuçları, hayvanların verimini düşürürken, sahiplerinin eziyetini artırmış ve ülkemizin doğal bitki çeşitliliğini yok eden bir manzarayı ortaya çıkarmıştır. Kuralsızlık bindiğimiz bir dalı daha kesilerek düşme noktasına getirmiştir.

Meralarımız milli servettir, hayvancılığımızın can damarı, hayvancılarımızın geçimi, yiyeceklerimizin membaı ve doğal yaşamın varlık sebebidir. Hırpalanmış, yorgun düşmüş, örtüsünü kaybetmiş bir meranın kimseye bir faydası yoktur. Kuralsız otlatma, meralarımızın yaşadığı diğer tüm sorunların önüne geçmiştir. İvedilikle hem doğal yaşamın, hem de meraya dayalı hayvancılığımızın geleceği açısından bu soruna ilişkin esaslı bir yol haritası çıkarıp uygulamamız gerek. Veriye dayanmayan, ofislerde hazırlanmış, etkisiz ve münferit ıslah projelerini bir kenara bırakarak.  

DİĞER HABERLER