Becerileri ve merakı yok eden bir sistem
Advert

Becerileri ve merakı yok eden bir sistem

Bir ülkenin geleceği beceri sahibi meraklı bireylere bağlıdır. Eğitim sisteminin temel hedeflerinden birisi de çocuklarımızın yeteneklerin ortaya çıkarılması ve geliştirilmesidir.

EĞİTİM - 2019-12-01 17:09:31

Daha önceki yazılarımda bu konuya birkaç kez değinmiştim. Konunun önemine binaen tekrar hatırlatmak istedim.

Bir ülkenin geleceği beceri sahibi meraklı bireylere bağlıdır. Eğitim sisteminin temel hedeflerinden birisi de çocuklarımızın yeteneklerin ortaya çıkarılması ve geliştirilmesidir.

Geçen yıl sınav başarısı iyi olan çocuklar arasında seçilmiş ortaokul son sınıfındaki bir gruba doğa eğitimi verdik. Grubun içinde dezavantajlı sayılan, gelir seviyesi düşük ve geçimlerini daha çok doğadan atıkları toplayarak satıp para kazanan ailelerden çocuklar da vardı. Bu ailelerin çocuklarının okul başarıları standartların çok altındaydı. Yani genel kabule göre bu öğrenciler eğitim hayatlarında başarısız sayılabilirdi. Etkinliklerden birisi; çocukların kendilerine dağıtılan renkli bitki fotoğraflarına bakarak çevrede yetişen bitki çeşitlerini bulmasıydı. Gelir seviyesi iyi, okul başarıları yüksek aile çocuklarının  hemen hemen hiçbiri bu etkinlikte başarılı olmaz iken, eğitim sistemimizin başarısız kabul ettiği çocukların gösterdiği performans dikkat çekecek düzeydeydi. Bu etkinlikte akademik başarısı yüksek çocuklarımızın yetersiz kalmasında, doğada yürüme becerilerinin zayıflığı; üzerlerine bir böceğin yapışma ihtimalinin verdiği endişe, elbiselerinin kirlenme kaygısı, etkinliğin bir an önce bitirilip şehirdeki evlerine dönme isteklerinin yanında okullarımızda beceri kazandırmadan yoksun eğitim-öğretim faaliyetlerinden kaynaklandığı büyük bir olasılık.  Başka bir ifade ile bu öğrenciler bugünkü eğitim sistemimizin üzerlerinde en tesirli olduğu varsayılan iyi eğitilmiş kesimi temsil ediyordu.

Bu etkinlik sonunda “Allah’tan bu hali ile eğitim sistemimiz tüm ülke sathında etkin değil” diye içimden geçirdim. Çünkü eğitim sistemi geçmişte doğayı tanıyan ve onun bir parçası gibi yaşayan, ormandan tek başına odun ve meyve toplayıp geri dönen, hayvan otlatmada mahir, toplumu tanıyan, evde kimse yokken yiyeceklerini hazırlayıp yiyebilen, ailenin birçok sorumluluğunu üzerinde taşıyan nesillerin çocuklarını bütün bu beceriden yoksun hale dönüştürmekte.

Elbette zaman değişti, geçmişte yapılanların bir kısmına bakıp yerinmenin bir anlamı yoktur. Fakat eğitim sistemimiz çocuklarımıza günümüzün gerekli becerilerini de kazandırmaktan oldukça uzak. Bunun en önemli nedenlerinin başında gelen öğrencilerimizin yeteneksiz oluşu değil, becerinin hayatlarını kolaylaştıran bir unsur olarak görülmemesidir. Örneğin ilk ve orta okullarımızın billboardlarda boy gösteren öğrencilerimiz yaşama dair becerilerinden mi, yoksa sadece teste bağlı sınavlardaki başarılarından mı taltif edilmektedir, üniversiteyi bitirmiş olan bir gencimiz becerilerinden dolayı mı iş bulabiliyor, yoksa iş bulmalarında başka unsurlar mı öne çıkıyor, fazla efor sarf etmeden iş bulabilen ziraat fakültesi mezunlarının kaçı tarımı yapılan bitkilerimize dokunmuş ve bir çiftçi ile tarlada dolaşmış, orman fakültesinden mezunlarımızın kaçı yaygın ağaç ve çalılarımızı tanıyor, inşaat fakültesi mezunlarının ne kadarı günümüzün yapı tekniklerinden haberdar, hukuk fakültemizin mezunları toplumu ne kadar tanıyor, doktorlarımızın ne kadarı taşradaki yaşam koşullarını biliyor, çevre mühendisliğinden mezunların ne kadarı kirlenmiş bir akarsu boyunca yürümüş ve kirliliğin etkilerine vakıf olmuş, beceri yönünden üniversite mezuniyeti sonrası iş bulanların bulmayanlardan farkı nedir?  Bu sorular uzayıp gidiyor.

Bir ülkede beceriyi öncelemeyen bir sistemin yetiştirdiği bireylerin neden olabileceği pek çok olumsuzluk bulunmaktadır. Bunlardan bazıları; bireyler içinde bulunduğu toplumu tanımaz ve gerçek sorunlardan haberdar olamaz, beceriye dayalı iş bulma koşullarının olmaması gençlerin adalete olan inancını yok eder, iş kollarımızın gelişmesi ve çeşitlenmesi durur, bireyler girişimcilikten uzak, risksiz ve rahat bir iş bulma çabasına girer, bu yüzden iş alanları koşulları zor bölgelerde gelişemez, eğitimde kalite çalışmaları değersizleşir, eğitime yapılan bunca yatırımın etkisi sınırlı kalır, toplumda merak duygusunun kaybolması ile araştırmacı ruh yok olur ve en nihayetinde bilgi temelli yeniliklerin gözlenmediği toplumun kendine olan inancını kaybolur.  

Çocuklarımızın yegane değerinin teste dayalı sınav başarısına dayandırılması, eğitim faaliyetlerimizin bilineni nakletmenin girdabında boğuşması ve üniversite mezunlarımızın yaşama ve mesleğe dair becerilerinin iş bulma koşulları içinde neredeyse hiç dikkate alınmıyor olması içinde bulunduğumuz birçok sorunun kaynağı gibi duruyor.  

Eğitim sistemimizin çocuklarımızda becerilerin ve merak duygusunun gelişmesine yeterince katkıda bulunmamasının, yazımın başlangıcında verdiğim örnekte olduğu gibi zaman zaman da var olanı köreltmesinin nedeni; eğitim sisteminin yapısından ziyade  eğitim faaliyetlerinin  toplumun beklentilerine göre şekillenmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Bireyleri değerlendirme, taltif  etme ve iş bulma koşulları neyi gerektiriyorsa eğitim sistemi de ona göre uyum sağlamaktadır. Bu koşullar değişmediği sürece fiziki imkanların artırılması ile toplumda eğitim algısının değişmeyeceği ve eğitim kurumlarının yüksek beklentileri karşılanmasının mümkün olamayacağı bilinmelidir. Hal böyle olunca  toplum tarafından bütün sorumluluk eğitimcilerin üzerine yıkılarak tartışmalar sürmeye devam edecektir.

DİĞER HABERLER