Horon, Kemençe ve Karadeniz Kültürü Görselleri Üzerine Eleştiriler–5
Uğur Ulu

Horon, Kemençe ve Karadeniz Kültürü Görselleri Üzerine Eleştiriler–5

Advert

 

Karadeniz insanı, kıvrak zekâsı, neşesi ve kendisiyle dalga geçebilecek kadar öz güven sahibi olduğu fıkralarıyla her zaman anılmıştır. Bu fıkraların kahramanları içimizden birileri iken isimleri Temel, Fadime, Dursun ve İdris olmuştur. 
 
Dillerden dillere dolaşan bu fıkra kahramanlarının özel olarak ait oldukları köy, ilçe veya şehir yoktur. Bu karakterler Karadeniz'i oluşturan yerleşim birimlerinin tümünün kahramanıdır. Bu fıkralar ve fıkra kahramanları, fazlasıyla kültürel anlam taşıyan, bizden sözlü edebiyata dağılan parçalardır.
 
İşte tüm bunlardan olsa gerek, Tonya Belediyesi 2006 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’na yedi tipleme içeren bir heykel projesi teklifi sunmuş, kabul edilen bu projeden gelen ödenek miktarı düşük olduğu için sadece bir tipleme yapma imkânı olduğu anlaşılmış. Bunun üzerine, tercihen kemençe çalan bir “Temel” tiplemesi, Tonyalı heykeltıraş Cemal Güntepe’nin yorumuyla vücut bulmuş. Konu Temel olunca, heykelin etrafına da Tonya’da yaşanmış fıkralar yazılmış.
 
Heykelin bu hikâyesini mişli geçmiş zamanla anlattım, çünkü ben de bu yazı için araştırma yapana dek heykelin hikâyesinden haberdar değildim. Heykelin, horon ve kemençe dendiğinde akan suların durduğu Tonya’da, bu özelliği yansıtan bir eser olarak belediye binasının önünde sergilendiğini düşünüyordum.
 
Tonya’nın horonunu, kültürüne olan bağını temsil ettiğini düşündüğüm bu heykel ile Tonya’ya getirdiğim her misafirimi buluşturuyor, önünde fotoğraflar çekiliyorduk. Ta ki 2016 yılında heykel bulunduğu yerden kaldırılana dek. İşte bu yüzden eleştiri yazımda heykelin detaylı fotoğraflarını paylaşamayacağım. Haliyle, bu yazımı elimde olan fotoğraflar üzerinden hazırladığımı da sizlere belirtmek istiyorum.
 
5) Kemençeci Temel Heykeli – Tonya
 
 
Öncelikle, “Kemençeci Temel” heykelinde en beğendiğim detayın, heykelin yüzü olduğunu söylemeliyim. Bence sanatçı Cemal Güntepe, Tonyalı tipini eserin yüzüne başarıyla uygulamış. Eser genel hatlarıyla yöresel kostümümüzü giyinmiş bir kemençeciyi yansıtmış olsa da, dikkatimi çeken, normalden daha farklı olan detayları da yok değil. 
 
Bu detaylardan ilk olarak kemençecinin başlığına değinmek isterim. Sanatçı, başlığı bir miğfer gibi işleyerek, başlığın bağlanmasıyla ortaya çıkan katmanları, kıvrımları eserinde işlememiş. Bu detay bana göre eserin doğallığını olumsuz etkiliyor.
 
Başlık demişken şunu da belirteyim: Ne yazık ki, yöresel içerikli çalışmalarda erkek başlıkları bir türlü detaylı olarak işlenemiyor ve haliyle aslını yansıtamıyor. Benden söylemesi, sanatçılarımız yöremizin geleneksel erkek kostümlerini eserlerinde tasarlarken bu başlık detaylarını çok daha dikkatli incelemeliler.
 
Takı detaylarını incelediğimizde, daha önceki yazılarımda da birçok defa değindiğim, başka çalışmalarda da rastladığım saat zincirinin yanlış konumlandırılması bu eserde de karşımıza çıkıyor. Bu detayın birçok eserde yanlış işlenmiş olması, halk oyunları ekiplerinin etkisinden kaynaklanıyor olsa gerek. Yoksa sanatçılarımız geçmiş dönemin fotoğraflarını inceleseler saat zincirinin nasıl konumlandırıldığını çok iyi göreceklerdir. Ne yazık ki bazı halk oyunları ekipleri, saat zincirinin konumlandırılması detayındaki inceliğin farkında olmadıkları için, bu zincirin bir yay gibi yelekte boy göstermesini uygun görüyorlar ve bu heykelde de olduğu gibi zincirin uçlarını simetrik olarak yeleğin bir ucundan diğerine tutuşturuyorlar. 
 
Aslında olması gereken simetrik bir duruş değil, yeleğin sağ veya sol üst köşesinde zincirlerin toplanması, diğer uçta ise saatin olduğu var sayılarak, bu saatin yeleğin cebine kavuşması için koltuk altının daha aşağısında bulunan yelek cebine doğru konumlandırılmasıdır. 
 
Bir halk oyuncu olarak, en sıradan bir gösteride bile giyim ve kuşamımıza dikkat etmemiz gerektiğini, bu eserleri incelemeye başladığımda çok daha iyi anladım. Umarım bu yazıları okuyan halk oyuncular da bu konuya bundan sonra daha fazla hassasiyet göstereceklerdir.
 
 
Eseri incelemeye devam edersek, başka birçok eserde de karşımıza çıkan bir detaya daha rastlıyoruz ve yelekteki düğmelerin kemerin bağlanmasından sonra eserde yer bulamadığını görüyoruz. Nedense bu detay çoğu sanatçının gözünden kaçmış ve yöresel kostümümüzde yeleklerde boydan boya olan düğmeler, kemerlerden sonra eserlerde işlenmemiş.
 
Zıpka, geçmişte Karadeniz yöresinde giyilen, dar paçalı, geniş ağlı bir poturdur. Bugün giydiğimiz pantolona karşılık gelmekte. Zıpkanın ön yüzünde, bacağı ortalayarak boydan boya inen sutaşı detayı, süsü vardır. Eserde bu detayında işlenmediğini görüyoruz.
 
Temel Aga’nın kemençesini inceleyecek olursak, bence biraz daha hacimli olabilirdi. Tabii eserdeki uygulama sanatçının kendi bakışı ve tercihidir. Sanatçı Cemal Güntepe, pek detay barındırmayan, soyut bir kemençe görseli tercih etmiş anlaşılan.
 
Kemençenin tutulduğu yer ise olması gerekenden biraz daha aşağıda olmuş, normalde kemençeci, kemençeyi baş kısmının hemen bitiminden sarmalıydı. Fakat şunu da belirteyim ki, eserde görülen kemençecinin indiği ses aralığı da kullanılmaktadır, ancak usta kemençeciler bu seviyeye kadar inerek orada buldukları ince seslerle icralarına renk katarlar. Bu ince sesler horonda oynayanları coştururken, bir yol havasında ise dinleyenlerin gözlerini yaşartabilir. Her iki duyguya da hitap eden bu ses aralığı dediğim gibi ustalık ister, anlaşılan kemençeci Temel figürümüz de usta bir kemençeci.
 
Bunlarla beraber, kemençedeki yay detayına da değinmek istiyorum. Birçok eserde karşılaştığım, göze en çok çarpan detay yayın at kuyruğu olan kısmı oluyor. Yayın at kuyruğundan yapılan bu kısmı eserlerde oldukça ilginç ve perspektiften uzak bir çizimle icra ediliyor. Bu detayı bu şekilde eline yüzüne bulaştırmaktansa, kemençeci Temel heykelinde olduğu gibi tek parça halinde, yayın önden görünüşüne yer vermek daha doğru olsa gerek.
 
Eser hakkında daha detaylı bir inceleme ve daha fazla fotoğraf paylaşmak isterdim fakat yazımın başında da belirttiğim gibi, ne yazık ki bu eser 2016 yılında Tonya Belediyesi’nin önünden kaldırıldı ve şu an herhangi bir yerde sergilenmiyor.
 
Tonyalıların horona ve kemençeye olan bağı bir başkadır. Kadırga, Honofter gibi yüz yılları aşıp gelen geleneksel yayla şenliklerinde türküleriyle, horonlarıyla başroldedirler. Şenliklerde düğünlerde, yediden yetmişe, kadınından erkeğine kol kola girip, kendilerini yöremizin ezgilerine bırakarak, horonu izleyenleri zaman makinesinde yüz yıl öncesine götürecek düzeyde horonlar oynarlar.
 
Tüm bunlara ilave olarak, 1954 yılından sonra, merhum eğitimci Mehmet Arif Altunbaş’ın öncülüğünde kurulan Tonya horon ekibini de anmamak olmaz. Bu ekip, 1960’da İngiltere Langollen’da, 1965’de Tunus Katarca’da düzenlenen uluslararası halk oyunları yarışmalarında dünya birincisi olarak horonumuzu uluslararası platformlarda tanıtmış ve ülkemizi üstün başarılarla temsil etmişlerdir. Bu ekibin yapmış olduğu çalışmalar, değil Tonya’ya ya da Trabzon’a, Türk halk oyunlarına direkt etki etmiştir. Kemençeci heykelini konuşuyoruz fakat bu kadar değerli bir ekibin de görsellerinin Tonya’da sergilenmiyor oluşu da başka bir yazı konusu olsa gerek.
 
Böylesine kültürüne bağlı, böylesine çeşitli kültürel değerlere sahip bir yörede bu heykelin depoya kaldırılması çok üzücü bir durum. Tonyalı bir halk oyuncu olarak, yetkililerden heykelimizi yeniden sergilemelerini beklemekteyim. 
 
Eğer bu sergi alanı için belediyenin önü uygun görülmüyorsa, “Horon Yol” adı verilen, Karadeniz turizmine kazandırılan Canikdere Şelalesi’ndeki yürüyüş yolunun girişi, heykelin sergilenmesi için uygun olacaktır. Hatta buna ilave olarak dünya birincilikleri kazanan Tonya horon ekibinin fotoğrafları ve bu ekibi tanıtan bir metin de, yürüyüş yolunun mimarisine ve iklimin şartlarına uygun olarak tasarlanıp yol boyunca panolar ya da tabelalarla “Horon Yol” adı verilen yürüyüş yolunda sergilenmelidir.
 
Umarım bu konu yetkililer tarafından değerlendirilir ve Kemençeci Temel dik horoncularına kavuşur.
 
Farklı detaylarda tekrar buluşmak üzere…
 
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg