1996, 2005, 2011
Bülent Şirin

1996, 2005, 2011

Advert

 

Geçen cumartesi akşamı Tuzla’da önemli bir iftar davetine katıldık. Ataşehir Trabzonlular Derneği ile Anadolu Tayfa Trabzonspor Derneği’nin ortaklaşa düzenlediği iftarda başta Tuzla Belediye Başkanı Dr. Şadi Yazıcı, Tuzla Belediye Başkan yardımcısı Ahmet Çabuk, Trabzonspor Başkanı Muharrem Usta, yönetim kurulu üyeleri Gençağa Meriç ve Emre Aksoy, Trabzonspor Medikal Park Başkanı Abiş Hopikoğlu olmak üzere İstanbul’daki Trabzonspor dinamiklerinin önemli bir bölümü hazır bulundu.

Sadece İstanbul değil, camianın en renkli ve vazgeçilmez isimlerinden Şükrü Kuleyin de Ankara’dan kalktı geldi. Gerçekten güzel bir organizasyon oldu, baş mimarları Erdal Yasin Tüysüz ve Servet Bayalan kardeşlerim diğer emeği geçen arkadaşlarla birlikte samimi bir teşekkürü hak ettiler. Elbette büyük bir teşekkür de ev sahipliği yapan Ahmet Çabuk’a. Kendisi Tuzlaspor’un başkanı olduğu dönemde vuku bulan Deniz Ateş Bitnel faciasından sonra Trabzonspor için verdiği demeçle hak mahrumiyeti alan bir hemşehrimizdir.

Bu bir haber değil köşe yazısı, dolayısıyla gecenin bütün ayrıntılarını yazmayacağım. Organizasyonun güzelliğine hürmeten iki satır değinelim dedik. Bizim meramımız başka. O da Ahmet Çabuk ve Abiş Hopikoğlu’ndan sonra mikrofona gelen Muharrem Usta’nın konuşmasında yer verdiği konularda mevcuttu. Başkan Usta önce çok konuşulan, çok sıkıntıya sebep olan Bursaspor maçıyla ilgili geçtiğimiz günlerde sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamayı ayrıntılı haliyle tekrarladı. Özetle “Trabzonspor yönetimi olarak durumun farkındaydık. Ne yapmamız gerekiyorsa yaptık ama olmadı” dedi ve Rizespor cenahına dostluk mesajları gönderdi.

Muharrem Usta, daha sonra son zamanlarda ısrarla vurguladığı bir konuya geçti. Trabzonspor’un 1996, 2005 ve 2011’de yaşadıkları hepimizin malumu. Her birinde şampiyonluk zorla elimizden alındı ve yine her birinde camia darmadağın oldu. Toparlanması yıllar aldı. Sayın başkan son günlerde gerek özel sohbetlerinde gerekse halka açık ortamlarda bütün gücüyle bunun böyle olmaması ve krizin yönetilmesi gerektiğini, takımın ve camianın dağılmasının önüne geçildiği takdirde olmazsa bir sonraki sene, yine olmadı bir sonraki sene şampiyonluğun mutlaka geleceğini savunuyor.

Bu, çok yerinde ama aynı zamanda çok gecikmiş bir rehabilitasyon (tedavi) hamlesidir. Gecikmiş dediğim, Sayın Usta’nın gecikmesi değildir. Trabzonspor’u yöneten akıl, 1995-96 sezonu devam ederken duruma vaziyet etmeliydi. Hadi olmadı, 5 Mayıs 1996 gecesi maçtan sonra soyunma odasında başlamalıydı bu rehabilitasyon.

Yaşı ve hafızası müsait olanlar bir zahmet Mayıs 1996’ya gidiversinler. Birçok kimse şampiyon olamadığımız için 10 yıl geri gideceğimizi söylüyordu. (Bunu 15-20’ye çıkaranlar da vardı)

Ben hiç ama hiç öyle düşünmüyordum ama derdimi kimseye anlatamadım. Nereden çıkmıştı bu geri gitme işi? Niye geri gidiyorduk? Zorumuz neydi? Avrupa’da ve dünyada da olmuyor muydu böyle şeyler? Başına gelen takımlar belki biraz üzülüyor, sonra gelecek sezon hazırlıklarına başlıyor ve kaldıkları yerden devam ediyorlardı. Biz neden kahrü perişan oluyorduk?

2005’te de birebir aynı şeyi yaşadık. Ben yine kendimi paraladım, para etmedi. 2011, yine aynı.

Efendiler, “şampiyonsan her şeysin, değilsen hiçbir şeysin” zihniyeti yanlıştır. Yanlıştan öte bir tür akıl ve ruh hastalığıdır. Çoktan kurtulmalıydık bu hastalıktan. Muharrem Usta işte son günlerde ısrarla bunun üzerinde duruyor. Bu hastalıktan kurtulabilirsek, Trabzonspor’un makûs talihi değişir. Şampiyon olmak hem bir ölüm kalım meselesi olmaktan çıkar hem de daha kolay ulaşılabilir bir hedef olur.

Rehabilitasyon süreci sadece Muharrem beye bırakılmamalıdır. Topyekün bir mücadeleyi gerektirir. Bugünden yarına olacak iş de değildir ama dün akşam bir Trabzonspor meclisinde birden bu konu açılınca baktım ki orada bulunan herkes tam da benim gibi düşünüyor. 1996’da attığım çığlık, bütün dünyayı dolaştıktan sonra yine geldi beni buldu galiba.

 

 

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg