Siyaset, Toplum ve STK’lar...
Bülent Şirin

Siyaset, Toplum ve STK’lar...

Advert

Birkaç gün önce İstanbul’da faaliyet gösteren Trabzon Dernekleri Federasyonu’nun pencerelerinde koca koca “EVET” pankartları asıldığı görüldü. Tabii kıyamet koptu. Fiili durum pek öyle değilse de, en azından temenni ve görüntü bazında STK’lar siyaseten tarafsız olmalıydılar şeklinde bir kabul vardı.  Fakat bu eylem, öyle gizli kapaklı filan değil apaçık taraf olmaktı.

Gün boyu konuştuğumuz bazı TDF yöneticileri, bu tasarrufun herhangi bir yönetim kurulu kararıyla gerçekleşmediğini ve açıktan dile getirmeseler de çok rahatsız olduklarını ifade ettiler. Eğer yönetim kurulu kararı olsa yine bir mantık ve kabul çerçevesine otururdu, ancak öyle bir şey de yoktu.

Buraya döneceğiz. Şimdi biraz gerilere gidelim:

Yedi-sekiz yıl önceydi. Bir hemşehri derneği lokalinin açılışında dernek başkanıyla sohbetimizde kendisinin uzun yıllar Avrupa’da yaşadığını, orada STK’ların çok güçlü olduğunu, hâttâ siyasi iktidarların STK’ların rızası hilafına hiçbir karar alamadığını söylemişti.

Çok imrenmiş, hayran kalmış, ilerleyen yıllarda Türkiye’deki STK’ların da o düzeye geleceklerini umut ve temenni etmiştim. Ne yazık ki ebediyete akıp giden bunca senede bu konuda pek bir gelişme olmadı. Türkiye’de siyaset STK’ların değil, STK’lar siyasetin rızası hilafına hiçbir şey yapamıyor.

STK’lar hem siyasetle toplum arasında köprü ve düzenleyici vazifesi görmeli hem de siyaset kurumundan bağımsız olmalıdır. Bu ilişki biçiminin gerçekleşmesi siyasetin de toplumun da işini kolaylaştıracaktır. STK’ların siyasetin kontrolü ve güdümünde olması ya da öyle bir görüntü vermesi siyaseti yoracak, toplumu gerecektir.

Siyaset ile toplum arasındaki ilişkinin sağlıklı bir şekilde yürümesinin sadece dört ya da beş yılda bir oy kullanmakla sağlanamayacağı açıktır. Bu yüzden STK’lara ihtiyaç vardır. Onlar aradaki köprü ve düzenleyici vazifesini gerektiği gibi yapabilirse, seçimde kullanılacak oy üzerindeki aşırı yük de hafifleyecektir.

Düşünün bir: Vatandaş iş başındaki iktidardan genel anlamda memnun ama bazı uygulamalarından şikâyetçi. İktidarın görevden uzaklaşmasını istemiyor, ancak şikâyetlerinden dolayı da ikaz etmek istiyor. Elinde de sadece bir oy var. Ne yapacak?

İşte STK’cılığın aktif ve devre olmadığı toplumumuzda siyaseti sıkıştıran tam da bu darboğazdır. STK’lar devrede olsa, aktif ve verimli çalışsalar vatandaş da onların vasıtasıyla siyasi mekanizmaya şikâyetlerini bildirir, siyaset de bunları dikkate alır ve düzeltmeye çalışır. Bütün yük zavallı bir oyun sırtına binmez.

Olması gereken”in çerçevesini çizmeye çalıştık. Ancak şekilde görüldüğü gibi canım memleketimizde fiili durum bunun tam tersi. En ufak köy derneğinden koca koca üst kurumlara kadar bütün hemşehri STK’larımız güçlerini tabanlarından alacakları yerde siyasetin sıcak ve şefkatli (!) kucağına sığınıyorlar. Gerçekleştirecekleri faaliyetlerin finansmanını onlardan temin ediyorlar, sonra da ortaya böyle nahoş manzaralar çıkıyor.

Şimdi bakınız:

Bir STK başkan ya da yöneticisinin siyasi hedefleri olabilir. Ancak bunun yolu görev yaptığı STK’nın faaliyet alanlarındaki performansı olmalıdır. Bir şeyler yapıyormuş gibi görünüp de aslında yapmamakla değil.

STK’lar siyasi meselelerde söz sahibi de olabilir, inisiyatif de alabilir. Ancak günümüzde olduğu gibi siyasetin gölgesinde olmaz. Yapacağı faaliyetlerle kitleleri arkasına alarak, cazibe merkezi olarak, aidiyet duygusu oluşturarak siyaset kurumu karşısında muteber bir konuma ulaşarak olabilir.

İki sene önce gittiğimiz bir dernek gecesi tam da seçim arifesine gelmişti ve gecede önemli siyasetçiler de vardı. Derneğin ihtişamını görünce hepsi kürsüde derneği tebrik ederek ve başarılar dileyerek iki satır konuştuktan sonra indiler. Seçim konusuna girmediler ya da giremediler bile. Demek ki STK’lar biraz kendini gösterince siyasetçiler de ona göre davranıyorlar.

Bağlayalım. STK’lara toplumun ihtiyacı vardır. Ancak günümüzdeki STK anlayış ve uygulaması bu ihtiyaca cevap vermekten uzaktır. O halde ya mevcut STK’ları olmaları gereken yerlere getirecek ehil kadrolar gelmeli, olmuyorsa başkaları kurulmalı ve bu misyonu ifa etmelidir.

Bu böyle sürüp gitmez. Toplumun bir şeye ihtiyacı varsa o ihtiyacı bir yerlerden karşılamanın yolunu arar ve bulur.

Siz karşılayabiliyorsanız ne âlâ, yok karşılayamıyorsanız insanları ancak bir yere kadar oyalayabilirsiniz.

Vesselam.

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg