Aç mı kalacağız yoksa?

Bundan tam 34 sene önceydi.. Askerden yeni gelmiş, Trabzon Belediyesinde Emlak Vergi Memuru olarak işe başlamıştım. Her ay mütemadiyen düzenli olarak maaş alan, devletin teminatı altında yaşayacak olan bir devlet memuruydum artık.

Aç mı kalacağız yoksa?
Aç mı kalacağız yoksa? Yonetici
Advert

Dedem bu haberi duyunca çok sevinmiş, "bu topraklar bizi aç bırakmaz, ama karın da doyurmaz oğlum, çok iyi oldu," diyerek, bu konudaki memnuniyetini dile getirmişti.

Memurluğumun ilk zamanlarıydı. Bana, "hadi bakalım ilk maaşınla bize ne alacaksın, görelim?" demesini beklemeden, birkaç nevale ile köye, yanına gitmiştim. Hoş, sohbetten sonra, bana o en can alıcı soruyu sormuştu?

"İrfan, ne kadar maaş ile işe başladın?"

Bu soru karşısında, hiç öyle yüz güldürecek kadar yüksek olmayan maaşımı nasıl söylesem diye, etrafımda bir tur attım. Sanki ayıpmış gibi, bir tavırla; "35 lira dede" dedim.

Dedemin gözleri doldu, bir o yana bir bu yana baktı, " anam, anam 35 lira mı? Şimdi sen bu paraya mı ağız-burun kıvırıyorsun? Oğlum aha da şu gördüğün bütün yerleri, doğup büyüdüğümüz, yediğimiz içtiğimiz şu toprakları tam tamına 12.5 liraya aldım ben. Üstelik buraları almak için iki sene de Zonguldak'ta madende çalıştım. Sen zengin oldum desene oğlum." dediği, dün gibi aklımda.

1980'lı yıllardı ve henüz paralardan altı sıfır atılmamıştı... Gazeteler 1000 lira ücretle satılıyordu. Enflasyon, en çok mevzu edilen konu başlığı idi.

Dedemin bu sözü beni hem güldürmüş, hem de düşündürmüştü.

...

Almanya'da terzilik yaptığını ve çok da iyi para kazandığını anlatan bir gurbetçi dosta itiraz ettim. "Ne yani, şu konfeksiyonların, şu hazır giyimlerin olduğu yerde terzilik mi olurmuş? Bizim memlekette terzilik tarihe karışmıştır, Almanya bizden daha mi geride. Takım elbise kestiren, gömlek diktiren kimse kalmadı" dediğimde, bana bu durumu acı bir hakikat olarak, şu ifadelerle anlatacaktı.

"Evet çok yanılıyorsun, Almanya'da herkes elbisesini, mümkün mertebe uzun süre giymenin hesabını yapıyor. İster erkek olsun, ister kadın olsun terziye mutlaka yolları düşer, elbiselerini ya biraz daraltmak, ya da biraz genişletmek isterler. Eğer yırtık yer varsa oraya bir yama ilave etmek kaydı ile o elbiseyi kullanılır hale getirirler. Yama, aynı zamanda değişik bir moda kültürünü oluşturur" dediğinde, bu sözleri ilk defa duyduğumu hayretle ifade edecektim.

Almanya zengin bir ülke idi, bizde ise geri kalmışlık vardı ve bu hikayeye hayret etmiştim..

...

Dünyadaki bütün bilim uzmanları, insanlığı tehdit eden, dünyadaki şu küresel ve iklim değişikliklerine aldırmadan gösterişe dayalı tüketimi zorlamak için durmadan çalışmalar yapıyorlar. Metafizik dünya ile bağını koparıp, seküler bir anlayışa savrulmuş insanoğlu,  göze hoş gelen teknolojinin yenilikleri karşısında ruhunu ve özünü adeta kaybetti sanki. Bilimsel yenilikler, tüketim hırsı, isteklerin sınırsızlığı kriz üstüne krizi getirmekte, ama kimse farkına varacak durumda değil...

İnsanoğlu, aşırı, gereksiz tüketimi özendiren, satın al denince satın alan, tüket deyince tüketen bir robot konumuna getirilmiştir. Tüketim kültürü, insanımızın iğdiş edilmiş şuursuz kimliğine öyle bir zerkediliyor ki, ürettiği şeyle değil, tükettiği şeyle değer verilen bir varlık şeklinde anılır duruma geliyor... Gereksiz tüketimle, gösteriş harcamalarıyla, ölü yatırımlarla, tabii kaynaklarla birlikte, insanlar da tüketiliyor maalesef.

Tüketim kültürünün ve soğuk savaşların yaşandığı günümüz dünyasında, insanoğlu yaşanılabilir dünyanın haritasını kaybetti sanki.

Eksen kaymış, yol kaybedilmiştir.

Çok endişeliyim.

...

Dedemin, benim ilk maaşımı öğrenince- ne kadar da fazla-  anlamında gösterdiği tepki, Almanya'da terzilik yapan ahbabımızın bize aktardığı yalın gerçekler, ihtiyaçlarımız ve isteklerimiz konusundaki ince ama derin fark, televizyonlardaki "açlık kapıya mı dayandı" türü analizlerden ne kadar farklı hakikatler değil mi?

Elinde; avuç içini taşan genişlikteki cep telefonunda bir gün boyu zamanını harcayan genç ile bayramda köy yollarının kenarlarında aracınızı park edeceğiniz küçük bir cebin bile boş olmadığı şu zamanda, dolar ve altının üzerinden koparılan fırtınayı ve "acaba fakirleşiyor muyuz" korkusunu nasıl anlatacağız bu topluma?

Yüzbaşı dedem, şimdi çıksa gelse ve şu olup biteni bir görse kaç kere ayılıp-bayılırdı tahmin edebiliyor musunuz?.

Çok şaşkınım.

 

İrfan Elbir Aç mı kalacağız yoksa
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg