Horon, Kemençe ve Karadeniz Kültürü Görselleri Üzerine Eleştiriler–7

Bu yazı serisine başladıktan sonra, çevremden konu edinmem için çeşitli öneriler gelmişti. Bu haftaki yazıma konu olan heykeller de onlardandı.

Horon, Kemençe ve Karadeniz Kültürü Görselleri Üzerine Eleştiriler–7
Horon, Kemençe ve Karadeniz Kültürü Görselleri Üzerine Eleştiriler–7 Yonetici
Advert

Trabzon’un çeşitli parklarında yerlerini bulan bu heykeller, ziyaretçiler tarafından ilgi görmekte, horoncuların kollarında fotoğraf çekimleri yapılmakta. Özellikle Trabzon’a il dışından gelenlerin ilgisinin daha yoğun olduğunu söyleyebilirim. Bu ilgi, sosyal medya paylaşımlarına da yansıyor… Bu yönüyle uygulayıcılar için amacına ulaşmış bir çalışma söz konusu.

Haliyle ilgi gören bu heykelleri, köşemde incelememek olmazdı.           

7) Parklardaki Horoncu ve Kemençeci Heykelleri

Birçok konuda, ilk görüş, ilk bakış çok önemlidir. Bundan olsa gerek bu heykellere bir türlü ısınamadım doğrusu.

En başta bu heykelleri hantal bulduğumu söylemeliyim. Vücutlarında bazı orantısızlıklar var sanki. Kol uzunlukları, el ve parmak detayları gibi faktörler bence göz tırmalıyor. En itici yanları ise yüzleri olsa gerek. Bu heykellerde yöremizin karakteristik yüz hatlarına yakın bir yorum görmek isterdim ama ne yazık ki heykellerin yüzleri mağazaların vitrinlerini süsleyen cansız mankenlerden farksız.

Hele sakal detayları ise bence fazlasıyla absürt olmuş, keşke hiç olmasaymış. Bu çalışmada canlandırılmak istenen geleneksel bir unsur fakat uygulanan sakal modelleri bu geleneksellikten uzak… Kemençecinin sakalları bizim buralarda yakın zamanların modası olmuşken, sakallı horoncu ise sanki bir lazer epilasyon operasyonu ile sakal hatlarına şekil vermiş, aşırı yapay. Ayrıca sahne sanatlarında yer bulan halk oyunları ekiplerince, ciddi gösteri ve sunumlarda bu tür farklı sakal modelleri tercih edilmez, bunu da belirtmiş olayım.

Kalın kaşlar, sürmeli gözler ise bu yüz kompozisyonunun tuzu biberi olsa gerek.

Her ne kadar olumsuz bir giriş yapmış olsam da, kostüm detaylarını ele aldığımızda, yöresel kostümlerimizin inceliklerini eserde bulabiliyoruz. Yani belli ki bu eseri oluşturmak için gözlem ve çalışma yapılmış. Eser sahibi bu yönü ile takdiri hak ediyor.

Bu noktalara değindikten sonra kıyafetleri ele almak gerekirse, saat zincirinin duruşunun doğru, yalnız aşağıda kalan kısmın, yeleğin cebine uzak olduğunu belirterek başlayabilirim. Malum normal şartlarda bu zincirin ucunda bir saat var ve yeleğin cebi de koltuk altının biraz aşağısında kalmakta, yani aşağıda kalan saat zinciri biraz daha yeleğin dışında konumlandırılmalıydı. Yeleğin ön kısmı biraz daha oval olmalı, neredeyse dik açılarla buluşmuş iki yaka. Yeleğin düğmeleri ise birbirine yakın kalmış, araları biraz daha açık olmalı. Ayrıca bu düğmeler, bu köşede ele aldığım başka eserlerde de olduğu gibi, kemerden sonra eserde uygulanmamış ve bitmiş. Normal şartlarda ise yeleğin düğmeleri iki ya da üç düğme olsa da kemerin altında kalmakta.

Kemer rengi genelde siyah oluyor, eserde ise kahverengi tercih edilmiş. Bununla beraber yeleğin ve gömleğin düğmeleri ile kemerin parçaları altın sarısı renkte boyanmış, geleneksel giyime baktığımızda gömlek düğmeleri siyah, yelek düğmeleri ve kemerin parçaları gümüş parlaklığında olmakta. Ayrıca çizmelerin topukları ise biraz daha belirgin olabilirdi.

Eserdeki kemençeyi ele alırsak, eserin genelinde gördüğüm kaba duruşu kemençede de buldum diyebilirim. Kemençenin telleri eserde uygulanmamış. Kapağın üzerinde bulunan, sesin çıkmasında etken olan kapak aralıkları aslından çok daha küçük olduğu gibi, abartılı boyuta ulaşan bu kemençe için çok çok daha küçük olmuş, yani bir ölçeklendirme hatası söz konusu. Bu ölçeklendirme hatası ve abartıya kaçan büyük boyut, kemençenin tellerinin bağlı olduğu köprü denilen parçada da gözlenmekte. Dikkatinizi çektiyse kravatın sağı ve solu da krem renklerde boyanmış, yani kemençenin kapağı oraya kadar çıkartılmış eserde, hâlbuki bu kısımlar kemençenin baş kısmının bittiği seviyeler olmakla beraber, kemençenin kapağı da bu seviyeden sonra yerini bulmakta.           

Kemençecinin yayı tutuşu da doğru bir tutuş gibi gözükmüyor, ayrıca yayın duruşu kemençe çalar gibi görünmesi için daha yukarıda olmalıydı.

Daha önce incelediğim eserlerin aksine, belirttiğim gibi bu eserde kostüm detayları neredeyse tama yakın olarak işlenmiş. Mesela yelek boyu tam olması gerektiği seviyede uygulanmış. Zıpkada bulunan, sutaşı detayı başka eserlerin aksine bu eserde yerini bulmuş. Başlık detayları da genel olarak doğru, sadece eserde gördüğüm hantallık başlığa da yansımış. Takılar da genel hatlarıyla aslını yansıtıyor.           

Bu eserin bende bıraktığı izlenim şu oldu: Bu eser sanki bugünün değil de, doksanların bakış açısı ve teknikleri ile üretilmiş, o dönemden bugüne kalmış gibi. Bu izlenimden sonra şunu düşündüm, eğer bu vb. eserler parklarımızdaki yerlerini bugün değil, doksanlarda ya da daha öncesinde almış olsaydı, muhtemelen bugün çok daha farklı, daha gelişmiş, günümüzün sanat görüşünü ve imkânlarını yansıtan eserleri parklarımızda ve bahçelerimizde görüyor olacaktık.

Çünkü sanat böyle bir şeydir; bir başlangıcın ardından devam eden üretim sanatın ilerleyişinde basamaklar olarak karşımıza çıkar. Bu basamaklar gelecekteki sanatçıları, sanatın vardığı noktaya ve ötesine taşır.

Her ne kadar geç kalınmış olsa da, bu heykelin bugün parklarımızda sergileniyor oluşu da kültür ögelerimizin geleceğe taşınmasında önemli bir basamak olması ümidiyle…

Uğur Ulu Kemençe horon heykel detay
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg