Mehmet Atalay yazdı: Lider, Erdoğan’sa...

Eski Spor Genel Müdürü ve Basın İlan Kurumu Müdürü Mehmet Atalay Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı anlatan bir yazı kaleme aldı. Atalay yazısında “Karıştırmayın, Türkiye eski Türkiye, lider eski lider değil, Erdoğan’’ ifadelerini kullandı.

Mehmet Atalay yazdı: Lider, Erdoğan’sa...
Mehmet Atalay yazdı: Lider, Erdoğan’sa... Admin
Advert

İŞTE ATALAY'IN O YAZISI;

Lider, Erdoğan’sa...​

Erdoğan belediye başkanıyken, gerekli tavrı koyamayan bir mesai arkadaşına “Hayatın boyunca sürüneceğine, bir gün horoz gibi ölmeyi göze alsana” demişti..

2007’de “27 Nisan Bildirisi” Genelkurmay Başkanlığı’nca yayınlandığında, biz, Spor Bakanı’nın davetlisi olarak Sudan’daydık... Başbakan Yardımcımız Mehmet Ali Şahin’i temsilen, bir dizi sportif temaslarımız oluyordu...Büyükelçilik’ten bize eşlik edecek arkadaşlar otele geldi ve bildiriyi haber verdiler... “Sizce ne olur?’’ diye sorduk... Elçilik Müsteşarı, çok endişeli bir dille,“Herhalde hükümet çekilir’’ cevabını verdi...Biz de, “Asla öyle bir şey olmayacak. Tanıdığım, bildiğim Recep Tayyip Erdoğan, kellesini verir, boyun eğmez, göreceksiniz çok daha sert bir dille ve çok daha ağır bir cevap verecek’’ demiştik...

Başbakan’ı tanımayan bürokratlar, haksız da değildi... Çünkü o güne kadar, askerler 10 yılda bir gelen darbe ya da müdahalelerde “astığı astık, kestiği kestik’’ti... Kimse onlara ‘dur’ diyememiş, gözüne kestirdikleri her şeyi yapmışlardı... Milletin imkanlarıyla elde ettikleri silahları, milletin seçtiklerine, sevdiklerine ve kendilerine karşı acımasızca kullanmışlardı... Atatürkçü geçinip Atatürk’ün silah arkadaşı Celal Bayar’ı da ilerlemiş yaşına rağmen Cumhurbaşkanlığı’ndan indirmişler ve idamla yargılamışlardı...Menderes’in idama götürülürkenki boynu bükük görüntü, zulümlere karşı çaresizliği bugün bile vicdanları sızlatmaya devam ediyor...

Süleyman Demirel’e yapılan darbelerin haddi hesabı yok... Başbakan’ken uğradığı haksızlıklara hiç direnç göstermediği için adı, “Şapkasını alıp kaçan adam’’a çıkmıştı... 12 Eylül İhtilali’ni yaşayan kuşak olarak bir önceki Başbakan Bülent Ecevit de teslim olmak zorunda kalmıştı... 28 Şubat’ta ise Başbakan Necmettin Erbakan, ortağı Tansu Çiller’le birlikte askerlerin dayatması karşısında “Ülkede kan dökülmesin’’ diye halkı yanına çekmemişti... Yıllarca haksızlığa uğrayan Demirel ise Cumhurbaşkanı sıfatıyla ezilenlerin değil, ezenlerin yanında yer almış, resmen uygulayıcıları olmuştu...

Refah Partisi İl Başkanı’yken yakından tanımaya başladığımız Recep Tayyip Erdoğan ise, Türkiye’de alışılmışın dışında bambaşka bir portre idi... 1994’te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunda, bizi de Spor A.Ş. Genel Müdürlüğü’ne getirmişti... Bir olayda gerekli tavrı koyamayan bir mesai arkadaşına “Hayatın boyunca sürüneceğine, bir gün horoz gibi ölmeyi göze alsana’’ demişti... Bu Başkan Erdoğan’dan duyduğumuz ilk radikal sözlerden biriydi ve doğrusu da çok hoşumuza gitmişti... Tam da aradığımız bir liderle çalışacaktık... İlk genel müdürler toplantısında gece 23.00 sularıydı... Belediyenin bir petrol istasyonunda mafya direnişi vardı... Tayyip Bey’in nasıl bir hışımla kalkıp “Derhal bu akşam boşaltacaksınız’’ dediğini hatırlıyoruz... Ne kadar zabıta varsa, hatta kendi korumalarını bile gönderdiğini, istasyon teslim alındıktan sonra toplantıya devam ettiğini biliyoruz...

5 yıllığına seçildiği belediye başkanlığı, askeri sürecin etkisiyle 3.5 yılda sonlandırıldığında elbette çok üzülmüştü ama Pınarhisar Cezaevi’ne girerken bile pes etmemişti... “Bu Şarkı Burada Bitmez’’ diye sloganlaşan, şiirlere, şarkılara, reklamlara ve siyasi harekete ilham kaynağı olan o meşhur çıkış, Erdoğan’ın kararlılığının simgesiydi... Siyasetin başbakanları, darbelere karşı halkı arkasına alamazken, başkan için Türkiye’nin dört bir yanından, hatta, yurt dışından gelen vatandaşlarla geleceğin mesajını da veriyordu...

Hapse girmeden bir süre önce Tuzla Kafkale’de spor kompleksinin temel atma töreninde “Öl de ölelim, vur de vuralım’’ tezahüratları yapan öfkeli, sabrı taşmış kalabalığa, ‘‘Sizin adınız Vural mı ki vurun diyeyim, soyadınız Savaş mı ki savaşmayı emredeyim’’ demişti ve kaba güce de fırsat vermemişti... Nedense dönemin Başsavcısı Vural Savaş, suçluluk psikolojisi içinde, kendi üzerine alınmış ‘‘Beni hedef gösteriyor’’ diye dava açmıştı... Biz de ilk defa müzik olarak o gün Samanyolu’nu çalmıştık ve hapse uğurlamıştık... “Bir Şarkısın Sen, Ömür Boyu Sürecek’’...

Biz, beyaz kafenini giyip yola çıkan, korkusuz, cesur bir adamın, darbelere direneceğini, darbecilere de boyun eğmeyeceğini zaten biliyorduk... 2007’de Sudan’da 27 Nisan Bildirisi’ne meydan okuyacağını da, Gezi Olayları’nın karşısına dikileceğini de, cemaatçilikten terör örgütlüğüne dönüşen ve ülkeye ihanet eden FETÖ’cü grubun yaptığı 17-25 Aralık süreci ve son 15 Temmuz darbe kalkışmasına da boyun eğmeyeceğini biliyorduk... Onun için kalkışmaya sosyal medyadan verdiğimiz ilk tepkide de “Karıştırmayın, Türkiye eski Türkiye, lider eski lider değil, Erdoğan’’ demiştik...

O ortaya çıkıncaya kadar bulanık olan hava, onunla berraklaştı, milleti arkasına alarak, muhalefetin ve meslektaşlarımızın desteğiyle, geceyi gündüze çevirdi... Halkın büyük kısmını yanında tutarak 15 yıla yakındır Türkiye’yi yöneten bir liderin, çok sevmeyeni olduğunu da biliyoruz, pek çok açıdan eleştirebileceklerini de düşünüyoruz... Eleştiri hakkımızı saklı tutmak kaydıyla, bugün hakkını verme günü... Çünkü, Erdoğan, Erdoğan’dır ve eski liderlere benzemez... Tabii ki lider Erdoğan’sa...

(Habertürk)

 

Mehmet Atalay Darbe Girişimi
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg